4 Nisan 2011 Pazartesi

The end...

Zaman ne kadar çabuk akıp gidiyor. Daha dün okul borçları öderken, sokaklarda müşteri kapacağız diye saldırırken, ingilizce konuşurken şimdi memleketine dönmüş, iş bulmuş hatta ayrılıp eline silah alıp askerliğini tamamlamış ve yeniden işine dönmüş biri olarak yazıyorum.

Çok çabuk geçti 1.5 yıl...Suskunum biliyorum.Son yazımdan kısa bir süre sonra okulumdaki tüm sınavlarımı başarıyla tamamladığım gün veda ettim Amerika'ya. Ardıma bile bakmadan...

İçimdeki bıkkınlık ve kaçma arzusunun kurbanı oldu bu sayfalar da. Amerika ile ilgili hiçbir şey duymak ve görmek istemiyordum :). Memleketimin,arkadaşlarımın,doğanın keyfini sürüyordum.Mutluydum, mutsuzluğa meydan bırakmıyordum.

Lakin meraklı gözler, takipçilerim, ara sıra mail yoluyla beni gururlandıran iyi dileklerini gönderen kişilere karşı kendimi sorumlu hissetmeye başladım. Bu hikayenin bir sona ihtiyacı olduğunu düşündüm iyice. Her hikayeye ait bir sonuç ve özet vardır,olmalıdır.

Elbette çok güzel bir tecrübeydi benim için. 50 küsür milletin insanıyla aynı yerde bulunmak,dünyanın kocaman bir yer olduğunu, yüzlerce yüzün ve ruhun bulunduğunu anlamak çok farklı bir deneyimdi. Zenginlik içinde yaşayanların hayatlarını da gördüm, çöp karıştıran insanlarınkini de. İnsana gerçekten müthiş bir bakış açısı kazandırıyor. İmkanınız varsa kesinlikle gidin, hiç bir söz veya yazı yaşantının yerine geçemez. Gidin ve yaşayın. Korkmayın. Kararlı olun ve inanın. Nasıl olsa başarısız olsanız bile size burada göz yaşlarıyla kucak açmak için bekleyen insanlar olacak. Deneyin,yaşayın ve büyüyün. Sonunda eğer başarmış olarak dönecek iseniz tarif edilemez bir gurur ve sevinç ile hayatınıza devam edeceksiniz. Benim gibi yıllar boyu her hatırladığınızda ne kadar güçlü olduğunuzu görecek ve yaşantınızdan kuvvet alacaksınız. "Vay bee" diyeceksiniz. Ben nelere dayandım. Nelerin üstesinden geldim. Hem de tek başıma. Hiç kimseden yardım almadan. Tüm zorlukları yendim. Parayı yendim. İnsanları yendim. Hayatın üstesinden geldim... Gerçekten çok özel bir mutluluk...

Belki gurbete gitmek üzeresiniz belki de zaten hali hazırda oradasınız. Birinde içinizde memlekete duyacağınız özlemin korkusunu, diğerinde ise özlemin ta kendisini hissediyorsunuz. Memleket..İstanbul... Ankara... İzmir yada neresiyse... ait olduğunuz yer orası. Hiç bir zaman bir new york, california veya miami değil. Bir süreliğine gözlerimizi kapatıp dinlendirmek, ara vermek ve kıymetini anlamak gerçekten güzel ama hayat türkler için burada... gerisi... rüya. Bizler ailemizin yanında, birlikte yaptığımız pikniklerle, yılbaşı tombalalarıyla, uzun eşşeklerle, doğanın güzel köşesinde, her an bize kapısını açan köylülerimizle, bol soslu bursa iskenderlerimizle, bol fıstıklı güllüoğluyla, o büyük Türkçe'mizle... yaşadık ve yaşıyoruz. Eğer bir yere ait olabilmeyi becerebilmişseniz zaten orada misafirsiniz. Eğer hiç bir yere ait olmayı becerememişseniz, yeni arkadaşlarınıza merhaba diyin. Şanslısın, çünkü kendin gibi çok insan tanıyacak onların telkinlerini dinleyecek ve senden sonrakileri de zincire eklemek için elinden geleni yapacaksın. Ama hepsi gibi içinde kıyıda köşede hep bir mutsuzluğu taşıyarak...

Ben ait olduğum yerden ayrı kalmaya daha fazla dayanamadım. Mangalda hamsi kızartıp türk sanat müziği dinlerken gülüp eğlenmeyi, arkadaşlarımla güzel Türkiye'min mis gibi ormanlarını gezmeyi, ülkeme hizmet etmeyi, baba annemin için çarşıya gitmeyi, vapurda martılara simit atmayı, her gün boğaziçi köprüsünden güzel İstanbul'u ve metrobüsün içindeki gerginlikleri izlemeyi :) , kafası gerçekten çalışan yurdum insanıyla olmayı... gerçekten çok özledim. Burada simit satsam da önemli değil. Buranın havasını solumaktan dolayı çok mutluyum.

Aynı mutluluğun sizler içinde gerçekleşmesini diliyorum. Gitmek üzere olan ve oradaki arkadaşların hepsine başarılar diliyorum. Allah yardımcınız olsun. Şans sizinle birlikte olsun...

Hoşcakalın.