14 Temmuz 2009 Salı

Ege Aydan ile Broadway'de sohbet

Pazartesi günü yüzümde uzun süren bir gülümseme yaratan bir olay oldu. Okula gitmek üzere garajdan çıkmış yürüyordum. Genelde ya bisikletle giderim okula veya subwayi kullanırım. Ancak bugün erken çıkmıştım ve havada çok güzel olduğundan okula kadar Broadway den yürüyeyim dedim. Times Square'i geçmiş aşağı doğru yürürken yol ortasına konulmuş masalarda oturan bir aile gözüme takıldı. Yaprak dökümü'nden tanıdığımız veya Asmalı konak'tan hatırladığımız Ege Aydan eşi ve oğluyla birlikte oturuyordu...



Selam vermeden geçemedim. Hiç şaşırmadı yanıtladı, sanki daha önceden tanışıyormuşuz gibi nereye böyle dedi. Okula gittiğimi söyledim ve okuldan bahsettim. Sonra New York'tan konuştuk falan derken bir anda sandalyede oturuyorken buldum kendimi. 45 dakika kadar sohbet ettik. 4 Temmuz faaliyetlerinden, müzelere, Türkiye'den bilgisayar oyunlarına kadar konuştuk :) Benim için çok güzel bir 45 dakikaydı. Onların yanından ayrıldıktan sonra yüzüme yerleşen tatlı gülümseme gün boyu gitmedi.

Birlikte bir fotoğraf da çektik ama onların makinesi ile. Hazırlıksız yakalandım :) Blogumun adresini aldılar fotoğrafı göndereceklerini söylediler. Eğer gerçekleşirse bu yazıya seve seve ekleyeceğim.

10 Temmuz 2009 Cuma

Kıvırcık 25 yaşında !

Dün New York'taki ikinci doğum günümdü. Uzaklarda doğum günü kutlamak ayrı bir duygu elbette. Kendi ülkende ailenin yanında olduğu gibi değil. Bu açıdan yozlaşmış hissediyorsun kendini. Tıpkı bayram günlerinin, kandillerin burada sıradan bir gün olarak yaşandığı zamanlar gibi.

İşin kötüsü zaman geçtikçe sende ayak uydurmaya başlıyorsun bu yozlaşmaya. Bir parçası oluyorsun. Kendi doğum günün sıradan bir günden farksız geliyor sana. Ama iyi ki uzaklarda olsak bile hatırlayan kutlayan dostlarım, arkadaşlarım var. Onlar hissettiriyor işte yeniden o güzel günü. Anlamlandırıyor. İnsanın hatırlanması ve değer görmesi gerçekten güzel. Hediye falan beklemiyoruz tabii kimseden. Uzaklardaysan, yalnızsan zaten en büyük hediye hatırlanmak, içinde güzel duyguyu hissetmek. Bir nevi ruhunda yaşıyorsun doğum gününü...

Bende 23.59 itibari ile bir pasta koydum gönül masamın başına ve sandalyeme kuruldum bekledim zifiri karanlığın tam ortasında. Her gelen mesaj, her gelen tebrik önce kendi mumunu koydu pastanın üzerine, kutlayan çekti sandalyesini oturdu masanın başına benimle. Bir kişi daha geldi sonra e-maille şenlendi masanın etrafı, aydınlanmaya başladı odanın etrafı, insanların suratı. Biri daha... işte biri daha...

İki kelime ile "kutlu olsun" dilekleriyle gülümsedi yüzüm, şenlendi doğum günüm. Biz o gönül masasında birlikte kutladık doğum günümü. Birbirimize gülümseyerek, şarkılar söyleyerek, dostluğumuzu biraz daha pekiştirerek...

İnanıyorum ki bir gün yeniden gönlümüzde kurduğumuz bu sofrayı bazen bir deniz kenarına, bazen bir yer sofrasına bazen de özel bir mekana yeniden kuracağız...

Doğum günümü kutlayan herkese çok teşekkür ederim.

Benim için vakit ayırıp, bir şeyler hazırlayan özel insana ayrıca teşekkür ederim.

Sağolun...

Var olun...

5 Temmuz 2009 Pazar

4th of July

Dün bizim için oldukça yoğun bir gün oldu. Amerika'nın özgürlüğünü kutladık. Yani kutladılar :) Aslında tatil ilan edildiğinden dolayı sabahında Manhattan sokaklarında yeller esiyordu. Bizde tatil şimdi oh ne güzel herkes dışarı çıkar taşırız diye bir umut sabah 9 da işe koyulmuştuk. Elbette hayal kırıklığı oldu sabah az insan olunca.




Belliydi ki herkes enerjisini akşama saklıyor. "Akşamın özelliği ne?" derseniz hemen açıklayayım. Buraların ünlü alışveriş mağzası "Macy's" 4 Temmuz şerefine her yıl 26 dakika süren havai fişek gösterisi düzenliyor. Yüzlerce havai fişeğin dakikalarca gökyüzünü aydınlattığı bu görsel şöleni izlemek için binlerce insan akşam 9 da nehir kenarına toplanıyor.

Bu yıl geçen senenin aksine Hudson River'da yapıldı gösteri. Hudson River'ı haberleri takip edenler bilir. Hani şu uçağın başarıyla suyun üzerine düştüğü ve kimsenin ölmediği kaza. Elbette orada olması bizim içinde iyi oldu çünkü daha yakındı.



Tabii ki akşam nehire doğru yönelen binlerce insandan bir kaçtanesini taşıma şerefine nail olduk. Akın akın yürüyerek yetişmeye çalışanlara yardımcı olduk. 34. ve 42. sokaklarda bir ileri bir geri mekik dokuduk. Ben 3 sefer yapabildim. 3. den sonra nehir kenarında kalıp gösteriyi izlemeyi tercih ettim. Gerçekten çok güzeldi. Yüzlercesi büyük bir gürültü ile ard arda patladı... Tüm sevgililer sevdikleriyle birlikte bu görsel şölenin altında renklerin güzelliğinin tadını çıkarttı...

26 dakika süren gösterinin ardından yeniden iş başındayız. Daha bitime 4 dakika kala bir müşteri kaptım. Yol boyunca ışıkları izleyerek Times'a bıraktım onları. Bu sefer 42. sokağın sonuna indim tam gösteri bittiğinde. Hata yaptığımı anlamam biraz geç oldu. Çünkü yüzlerce insan bir anda Times'a doğru yürümeye başlayınca insan selinin içerisinde tam 15 dakika mahsur kaldım. 5 metrelik bir mesafeyi 20 dakika sonunda aşarak insan selinin dışına çıktım ve çıktığım anda da müşteriyi kaptım. O da benim son müşterim oldu çünkü baya uzağa bir yere gittik. Beni baya yordu. Her iki sokakta bir insan geçidi yüzünden bir müddet beklemek zorunda kalıyorduk zaten. Bu yüzden çok vakit kaybı oluyordu. Geri dönmenin ve başka birşeyler daha yakalamanın zor olduğunun farkındaydım. Fazla üstelemedim o yüzden...




Yılın ilk büyük kalabalığıydı diyebilirim. Bu şehri kalabalık görmek güzel. Bu şehir insanlarla güzel. Coşkulu, hareketli, bereketli bir geceydi doğrusu :) Bakalım sıradaki ne zaman..