30 Temmuz 2008 Çarşamba

Pedicab ve detaylar



Bunca yazının üzerine artık aklınızda iyiden iyiye soruların dolaştığını fark ediyorum. Bu işe nasıl başlanır?, Herkes yapabilir mi? Yasal mıdır? gibi soruların cevaplarını vermeye çalışayım.

Öncelikle New York'da bu konu üzerine belli bir kural ve yönetmelik yok. Şehrin içerinde yer alan garajlardan bisikleti kiralamak suretiyle özel bir ehliyete veya izine gerek duymadan bu işe anında başlayabiliyorsunuz.

Elbette bisiklet bulmak, bulsanız bile iyi durumda olanını hafif olanını bulmak çok zor. Çünkü herkes bu işi yapmak istiyor ve şehirdeki bisiklet sayısı sınırlı. Kısacası bu işi yapabilmek için ülkede yasal olarak kalabiliyor olmak yeterli.

Bisiklet kirası ve bakım ücretleri tamamen garaj sahibine kalmış bir durum. Patron o. Ne kadar isterse vermek durumundasınız. Ben mainstreet bisikletim için haftalık 225$ kira veriyorum. Kötü bisikletlerde bu miktar doğal olarak biraz daha düşüyor.

Polisler ile sürekli kovalamaca oynamamızın nedeni geçtiğimiz günlerde gönderdiğim üzere "No standing" tabelası. Bundan şehrin her yerinde var ve pedicabciler müşteri kapabilmek adına çok fazla istekli olduğundan polis göz açtırmıyor. Özellikle şovlarda müşteri kapabilme yarışı doruk noktaya çıktığından polis tiyatronun önünden bizi hep kovalamak durumunda kalıyor. Bunun dışında herhangi yasa dışı bir durum yok.

Gelelim ücretlendirmeye. Bu konuda tamamen özgürsünüz. Nereye ne kadara gitmek istediğinizi tamamen kendiniz belirliyorsunuz. İşin güzel kısmı da bu zaten. Aşırı kilolu insanlara yüksek fiyat çekerken, tek kişi ve hafif kişilere uygun fiyatlar söylüyorsunuz. Elbette resmi olmasa da pedicabciler arasında belli bir tarife var. Blok başına 2$ düşünerek kabaca bir hesap yapılıyor. Elbette bu söylediğiniz fiyatın üzerine bahşiş de aldığınız zaman keyfiniz baya yerinde oluyor :D.

Müşteri olduğunda, ortalık canlı olduğunda çok zevkli bir iş ancak ortalık sessiz ve sakin olduğunda saatlerce boş dolaşmak insanın canını gerçekten sıkıyor. Herşeye rağmen gün sonu kazancınız yüzünüzü güldürüyor.

Şimdilik bu kadar. Aklıma geldikçe eklemeler yaparak konuyu daha da açarız :D

29 Temmuz 2008 Salı

Ercan'da aramızda



Üniversiteden ev arkadaşım 3 yıl birlikte yaşadığım sevgili arkadaşım Ercan'da artık bir pedicabci :). Geçtiğimiz günlerde Troy'da birlikte yemek yerken görüntülediğimiz Ercan, pastadan payını almak üzere yollara düştü. İlk gün Central Park'ta siftahı yaptı. Hadi bakalım, devamını bekliyoruz Ercan.

28 Temmuz 2008 Pazartesi

I love NY




Dün yağmuru bahane edip China Town'a indik. Kimimiz çanta, kimimiz ayakkabı, kimimiz de terlik aldı. Ancak hepimizin aldığı ortak bir şey vardı. I love you NY t-shirtleri :D. Hepimiz farklı renklerde tanesi 2.5$ dan (3 $ dedi ama Türk'lüğümüzü gösterdik pazarlığımızı yaptık :D) aldık ve giyindik kuşandık huzurunuza çıktık :D.

Soldan sağa, Faruk,Ben,Enes,Ömer

I love NY diye bağıran ama dakika başı şikayet eden pedicab ekibi :D

27 Temmuz 2008 Pazar

Subway



New york şehrinin trafik yükünün büyük bir çoğunluğunu yer altı metrosu üzerine alıyor. Bundan 100 yıl önce bizler ellerimizde tüfekler savaşırken adamlar oturup bütün şehri delik deşik edip her yere metro hattı çekmişler. Şehir içinde metro ile ulaşamayacağınız yer yok gibi. Zaten tabeladan da bunların bir kısmını (!) görüyorsunuz. Adamlar her hat için bir isim bulmaktansa alfabe ile işi çözmüşler. A,b,c,d... oho gidiyor da gidiyor. Biz ise şimdilik sadece N ve D hatlarını kullanıyoruz. Evden merkeze gelişimiz yaklaşık 1 saat kadar sürüyor.

Metro istasyonlarında da amerika mantığı ön planda tabii ki: "Çalışıyorsa elleme". Her taraf dökülüyor ve genelde çöpler yerlerde :). Boyalar kalkmış, borulardan sular şıpır şıpır yerlere akmış, fareler bu saunadan bozma istasyonu mesken almış. (bu konuda fotoğraf yakında gelecek, keza daha fareyi yakalayamadım makine ile :))

Metrodan bu kadar bahsetmişken bir gün sonu fotoğrafı koymadan da geçemeyeceğim. Saat sabaha karşı 3 cıvarı. D trenindeyiz. İşi bitirmiş eve dönüyoruz. Tüm günün yorgunluğuna artık vucudumuz dayanamıyor. Bizim pedicab kardeşliği dağılmış bir vaziyette son durağa doğru ilerliyor :). Ortadaki Ömer'in uyanık durduğuna bakmayın. 1 dakika önce flaşlı bir görüntü aldığımdan uyandı :D.

25 Temmuz 2008 Cuma

Bir broadway paketi :)



5. caddede dolanırken yakışıklı bir abimiz bana el etti ve kenara çekti. "Kaç kişi alabilirsin?" dedi. "4" dedim. Hayda kızları paket yaptık. Nereye? Sevgili bayan arkadaşlarımız Broadway'de bir şov a yetişeceklermiş. Acilen tiyatroya ulaşmamız gerekiyor :D.

Neyse, paketi sağ salim zamanında teslim ettik. :)

No standing !



İşte uyduğunuz takdirde hiç para kazanamadan döneceğiniz meşhur "No standing" tabelası :) . Adamlar üşenmemişler şehir her sokağına özene bezene koymuşlar tabelaları. Yani anlayacağınız New York sokaklarında durmak yasak. Su içmek için bile zor duruyoruz. Polislerle köşe kapmaca oynuyoruz :). Adamlar bıkmadan bizi Macy's in , American Girls'ün önünden, Broadway şovlarından kovalayıp duruyorlar. Artık kovulana kadar ne yaparsak kar kalıyor yanımıza, napalım ekmek parası abi :)

24 Temmuz 2008 Perşembe



Hep turistler değil elbette taşıdıklarımız. Kimi zaman bunalan, iflas etmekte olan New York trafiğinde bir toplantıya, bir iş görüşmesine yetişmeye çalışan yerli halk da konuğumuz oluyor bazen.

Aslında bu fotoğrafı buraya koymam pek doğru değil :). Çünkü çalışanların pedicab lere binmesi yasakmış. Çekmemi istemedi ama bunu söylediğinde artık çok geçti :). Kusura bakmayın ama sizde arşivde yerinizi aldınız :D

Bu arada yeri gelmişken bisikletin bir özelliğine değinelim. Bisikletlerimiz açılır kapanır bir tenteye sahip. Yağış ihtimali baş gösterdiğinde ilk etapta üst kısmı açıyoruz. Bu yolcularımızı hem rüzgardan hemde hafif yağan yağmurdan koruyor. Eğer yağmur devam ederse oturdukları koltuğun altından şeffaf ön kapıyı çıkarıp takıyoruz ve böylece tam koruma sağlıyoruz. Yani anlayacağınız yağmurda da müşteri taşımaya devam ediyoruz :D. Olan bize oluyor o ayrı :)

Aklınıza şöyle bir düşünce gelebilir. Yağmur yağdığında sığınacak delik arıyorlardır, çalışmıyorlardır kesin... Hayır. Aksine yağmurun yağmasını bekliyoruz :D. Çünkü yağmur yağdığında herkes kaldığı yere gitmeye çalışıyor ve herkes deli gibi taksi arıyor. Bu esnada bize de gün doğuyor ve çok iyi fiyatlara yolcu alabiliyoruz. Evet ıslanıyoruz belki ama değiyor. Mesela dün akşam gece 9 a kadar sıfır çekmişken ( hilton otelin önünde pedicab üzerinde uyuyakalmışım da :)) bir anda bastıran sağnak sayesinde 1.5 saat içinde 150$ yaptım. Tabii bunda George Michael konseri ve broadway şovlarının etkisi de yok değildi :).

Keşke hep konser olsa da hep de yağsa. Ne iyi olur :).

22 Temmuz 2008 Salı

Bir pedicab kaç kişi alır?



Sanırım "Bir pedicab kaç kişi alır?" sorusuna cevap niteliğinde bir fotoğraf bu :D . Çekingen gözlerle 5. cadde 50. sokak cıvarında Empire States'e gitmeye çalışan (34. sokak) bir kadın ve ailesi.

Başta bana inanmadılar. Bu bisiklete imkansız sığamayız nasıl olacak dediler. 2 yetişkin 3 çocuk, bir bebek arabası ve alışveriş çantaları...

Bakınız bal gibi de oluyormuş şekil 1A :)

Kıvırcık iş başında



Ve nihayet ben,bisikletim ve yolcularım aynı karedeyiz :D. Rockefeller Center'ın önünden yolcuyu kapıyorum. Times Square turuna çıkmak üzereyiz. 30$ şarj etmişim adamlara ne güzel :D. Şimdi sıra Times'ın güzelliklerini yaşatmakta,tanıtmakta. Hadi bakalım :)

Troy




Ne yesek, ne yesek diye düşünürken şu sıralar hep kendimizi troy'da buluyoruz. Troy New York'ta bulunan türklerin işlettiği bir lokanta. Menü krallar gibi. Adana, urfa, kuru fasulye, türlü, patlıcan gibi yemekleri bulabiliyorsunuz. Yalnız biraz tuzlu geliyor o ayrı :)

Madem yazmaya başladık bugünden de bahsedelim biraz.

Bugün, üniversiteden ev arkadaşım Ercan ve Amerika pedicab kardeşiliği ekibi ( yani buradaki ev arkadaşlarım :)) birlikte gezmeye çıktık. Buranın en büyük mağzalarından Macy's i gezmeye kalktık. Yeri geldi içeride kaybolduk :D. Yeri geldi %75 e varan indirimlerden faydalandık. Ancak bizimkilerin pili çabuk bitti oradan benim yeni makine için çanta + 8gb sd kart + uv filtre + polorize filtre almak için b&H adında harika bir dijital aleme giriş yaptık. Tüm bunlar bana 120$ a mal oldu. Kazanıyoruz ama harcamalarda bir yandan devam ediyor :)

Akşam George Michael'ın konseri olduğunu haber almıştım. Aslında bugünü tamamen gezmeye ayıracaktım ama bu konser kaçmazdı. Akşam çalışmaya karar verdim. Shereton ve Broadway'den bir double üzerinde konserden de bir Grand Central ve Times Square alınca bugün harcadığımı tekrar yerine koyup üzerine de yemek yiyebildim :)

Keşke her gün konser olsa ya :D. İzleyemesek bile, o atmosferi yaşayamasak bile bir şekilde yüzümüzü güldürüyor işte :)

19 Temmuz 2008 Cumartesi

Anılar...Anılar...

6. caddede ilerliyorum.Köşe başları elbet kalabalık. Karşıya geçmek isteyenler, taksi bekleyenlere karışıyor. Performansım yerinde tam gaz gidiyorum. Önümde bir pedicabci durmuş bir grup müşteri ile pazarlık yapıyor. Arkasına yanaşıyorum ufaktan belki double alırız diye. Bakıyorum hepsi velet. Ufak ufak çocuklar.

Beni o an şaşırtan içlerinden birinin "Öğretmenim bunlara binelim ne olur" diyişi oldu :). Bende "Gelin bakayım, gelin" diye cevap verince veletler coştu :). Türk bulmanın coşkusu bir farklı oluyor :). Bu garipleri hiç bir taksici almamış sayıları fazla diye. NBA Store'a gezmeye gidiyorlarmış, İzmir'de okudukları kolej bunları yaz sezonu için New York'a getirmiş (vay be ne okullar var). Kişi başı 5$ dan 5 kişi alırım diyorum önce. O sırada başka bir türk pedicabci yanaşıyor.3 den yap işte çocuklar sevinsin diyor. İyi anasını satim kişi başı 3$ dan 5 kişiyi alıyorum. Konvoy halinde NBA store'a gidiyoruz... :)

-------------------------------------------------------------------------------------

Köşe başında Gyro adı verilen dönerden bozma birşeyler atıştırdıktan sonra 5. caddeye haşin bir giriş yapıyorum Apple Store'un ordan. Takım elbiseli bir vatandaş el ediyor durduruyor beni.

"Benim acilen Penn Station a gitmem lazım treni kaçırmak üzereyim 15 dakikam var diyor".

Cevap tabii ki "You're on the right bike" oluyor :D. Adam doğru pedicab de. Hemen broadway e kayıp arabaların arasında salto yapıp, insanların kenarından yılan gibi kıvrılıp Times Square'e geliyorum. Sıkışan trafiğin içinde en sola geçip girmesinler diye koydukları tahta barikatları itekleyerek hedefe doğru ilerliyorum. Bir otobüsün Times'ın ortasında trafik tıkanıklığından dolayı kala kaldığını ve tüm trafiğin durduğunu görüyorum. Bu benim için engel mi? Tabii ki değil :D. Su yolunu bulur demişer :). Su gibi akıp arkadaki bom boş yolda 3-7 çeviriyorum. Vitesler yetmiyor artık salıyorum. Kırmızı ışıkları milimle yakalıyorum.

Ve işte Penn Station dayız. Tam 11 dakika. 60 sokaktan 33. sokağa 27 blok ve 2 cadde. Adam sürekli olarak memnuniyetini bildiriyor ve cüzdanı çıkarıyor. Başta binerken fiyat konusunda hiç birşey konuşmadığımızdan kaç desem acaba diye şöyle bir duraksıyorum. O sırada adam "40-50$ gibi birşey herhalde" diyor. Hemen "Evet evet 50$" diyorum :D. Adam bir anda " Let's make it double" diyor ve 100$ çıkarıp veriyor :D.

Hayretler içerisinde karşılıklı memnuniyetimizden doğan teşekkürleri birbirimize iletiyoruz. İşte yarışcı olmanın bir faydası daha diyorum içimden :D. O anda arkada başka bir yolcu bırakan pedicabci bu olayı görüyor ve " Oha abi naptın bu adama da çıkarttı verdi 80$ ı" diye sormadan edemiyor. Uyanık o kadarını görebilmiş :D. Olayı anlatıyorum. Ondan da bir "Helal" alıyoruz ve yolumuza devam ediyoruz :)

Akşam molası...



İşte pizzacımız Curve'un önünde elinde jel ve gatorate ile iki pedicabci. Bir kaç yemek seçeneğimizden biri olan pizza konusunda Curve gayet iyi. Genelde buraya taklıyoruz. Karnımız doymuş ve işin keyfine başlamış haldeyiz.

Ama çok uzun sürmeyecek. 3-5 dakika sonra yola devam :)

18 Temmuz 2008 Cuma

Ve ilk foto :D



Bugün dayanamadım dükkandaki makinenin sd kartını aldım ve makineme ilk pozumu verdim. İşte benim Mainstreet bisikletim ve ben :D

16 Temmuz 2008 Çarşamba

Nihayet...

Biliyor musunuz küçükken annemle pazara gittiğimizde alış veriş yaparken pazarcının cebinden bir tomar para çıkarıp bize para üstü vermesini hayranlıkla izlerdim. Nasıl olabilirdi bir insanın bu kadar parası?

Büyük bir ustalıkla ve son derece karizma hareketler ile verirdi bize para üstünü. O zamanlar düşünürdüm. Benimde bir tomar param olur mu acaba bir gün? Saymanın 3-5 dakika süreceği kadar çok para...

Dün son 4 günde kazandıklarımı sayarken bu anım aklıma geldi. Artık anlamışsınızdır herhalde :D. Dün ufak çaplı bir vole vurdum. Salı salı, hafta içi olmasına rağmen all star baseball maçının new york da yapılacak olması en çok biz pedicabcilere yaradı sanırım :D. Dün tüm pedicabcilerin yüzü gülüyordu.

Sabahın erken saatlerinde çıktım yola. Baktım ki kızılca kıyamet, karınca yuvası gibi insanlar akın akın ortalıkta. Apple store un orda trafik tıkanmış 6. cadde all star etkinlikleri için kapatılmış ve herkes taksi arıyor :D. Saat 11.30 dan gece 12 ye kadar yemek molası ve grand central station da ufak bir uyuya kalma dışında :D tam gün biisklet sürdüm. Bir müşteri aldığımda tam gaz hedefe uçuyor ve bir başkasını almak üzere yeniden piyasaya dönüyordum.

Akşam da Madison Square Garden da bir konser olduğu haberi geldi kuşlar tarafından. Konser 11 de dağılacaktı. Kimin konseri olduğunu dahi bilmediğim bu olaydan 4 ride aldım. Yarışcı olmanın avantajı burada ortaya çıkıyor. Müşteriyi aldıktan sonra müthiş bir hızda hedefe koşup yeniden daha hızlı bir şekilde karınca yuvasını andıran , yüzlerce insanın dakikalarca kapıdan çıktığı mekana gayet rahat bir şekilde dönebiliyorsunuz...

Dün kaç ride aldım valla sayısını hiç bilmiyorum. Ancak gün sonunda 335$ gibi bir sonuç ortaya çıktı ve yeni bir rekor olarak günlüğümde yerini aldı. Bonus gibi birşeydi adeta. Normal bir salı günü bu kadar iş yapmak çok zor.

Eee hep kazanacak değiliz ya biraz da harcayalım dedik :D. Para geldi ama gitmesini de bildi. Cumartesi kazandığımın üzerine bunu koyup eksiği de tamamlayınca 3-4 yıldır hep aklımda olan bir hayalim gerçekleşmiş oldu. Artık bir nikon d80 sahibiyim :).

Dün paralarla oynarken bugün 5$ ile eve döndüm :D. O kadar ki makineye sd kart almaya para kalmadı. Gönül isterdi ki bu haberi verirken bir de fotoğraf yollayayım ama olmadı :D. Ancak emin olunuz ki bundan sonra fotoğraf fotoğraf üzerine gelecek...

Bugün çalışamadım çünkü dünün yorgunluğunun üzerine bir de boğaz ağrısı çıktı başıma. Sabah kalktığımda sesim yoktu. Şimdi biraz daha iyiyim ama az daha dinlenmeye ihtiyacım var. Artık yarına hazır olmaya çalışacağız.

Şimdi kıçı yaymış oturuyorum :D. Arada yine yazarım. Beni takip edin anacım :).

14 Temmuz 2008 Pazartesi

Ve Anılar...

Kötü giden bir perşembe günü bir eleman sayesinde double sürüş alıyoruz iki pedicab times square turu...

Bir bisiklette 4 yaşındaki sisilya ve 11 yaşındaki kız kardeşi. Bende ise Annesi ve Babası.

Virajları sert dönüyoruz içeridekileri coşturuyoruz. Uvv wow sesleri geliyor yine doğal olarak. Ben öndeki bisiklete uzanıp 4 yaşındaki sisilyanın sağ omzuna dokunup sola kaçıyorum. Arkasına bakıyor kimseyi göremiyor :) Annesi babası gülümsüyor.

Sisilyanın elinde yelpaze şeklinde Broadway şovlarından verilmiş bir kağıt var. Üzerinde The little mermaid yazıyor. Usulca yaklaşıyorum ve bir anda elindeki yelpazeyi hoop alıp kaçıyorum. Annesi babası gülmekten kırılıyor. Sisilya ise kötü kötü bakışlar atıyor,kaşlarını çatıyor ve ağzı ile mırıldanır gibi yapıyor. Kızgınlığndan bir süre yanına yaklaşamıyorum. Kısa bir süre sonra yelpazeyi gene ona geri veriyorum bir öpücük gönderiyorum ve barışıyoruz :).

Başka bir gün Times Square den bir adam alıyorum. 38. sokağa gideceğim diyor eyvallah diyorum. Yol yokuş aşağı, gaz vermiş bir şekilde ilerliyorum. Bir süre sonra arkadan bir ses geliyor. Can you turn left from here without killing us? (bizi öldürmeden burdan sola dönebilir misin ) :D... Sanırım biraz hızlı gitmişim :D...

Bir şovun çıkışını yakalıyorum. Tamamen şansa.. Ve kimse yok benden başka (neden acaba :D). Çok çok yavaş bir şekilde gelip tiyatronun çıkışına geliyorum. Çıkanlara binmek isteyip istemediklerini soruyordum. Bu sırada başka pedicablinin olmaması beni huylandırıyor başımı arkaya bir çeviriyorum ki polis yüzünü ekşitmiş tüm siniri ile bana koşuyor :D. Tam elini attı uzanacakken bir anda pedallayıp kaçıyorum :D. Arkadan " Get the fuck out" diye bir haykırış geliyor :D. Meğersem bölge polis kontrolü altındaymış :D

Biraz da harcayalım dedik...

Birazda harcayalım dedik ama harcayamadık anasını satim. Bi Iphone 2 alalım dedik içimizde kaldı.

Son iki gündür Iphone 2 için çalışıyordum. Elimde 440$ vardı ve üstünü tamamlayıp iphone alacaktım. Cuma günü koca bir sıfır çektikten sonra akşam eve erken döndüm cumartesi daha çok çalşıp eksiği kapatmak istedim.

Cumartesi günü şanssızlığı kırar gibi olduk. Güne çok iyi başladım. Sabah 11.30 da çıktım American Girls den 3 kişi aldım. Daha sonra Empire States'e indim ve müşteri beklemeye başladım. Beklerken iki Amerikalı yanaştı ve sıfıra Soho nun ötesine feribota gitmek istediğini kaça götüreceğimi sordu. Bu bir pedicabci için yapılabilecek en uzun mesafeydi. 33 blok + bilmem kaç sokak...

Geleceklerini hiç sanmadığımdan 50$ dedim. Aa dedi çok iyi, pat atladlar :D. 45 dakika cıvarı birşey de indirdim bunları denize. Kadın çok eğlendi. Bisikleti sağ sol yaptırdıkça trafiğin arasından yılan gibi sıyrıldıkça uu vov diye bağırıyordu. Bıraktığım yerde çok memnun kaldıklarını yarım saatlik bir işleri olduğunu ondan sonra tekrar geri döneceklerini, beklememi ve aynı fiyata dönmek istediklerini söylediler. Bende eyvallah dedim :). Birşeyler yedim ve tekrar aldım onları geri getirdim.

Öğle vakitlerinde saat 2-3 gibi 150$ ı geçmiştim. Iphone nun parasını tamamlamaya çok az kalmıştı artık. 1-2 kısa sürüş yaptıktan sonra 205 i bulmuştum. Aklımda hemen gidip telefonu almak vardı ama aceleye gerek yok yarın hallederim dedim.

İşe devam ettim. Gece boyunca da çalışmaya devam ettim. Saat 9 cıvarında iki tane kadını gene soho ya indirdim. Kadınlar tutturdu biz küba restorant a gideceğiz. Ben bilmem valla dedim küba restorant falan biliyorsan gidelim. Ben de bilmiyorum. Eee dedim napcaz. Bunu en iyi googlemaps bilir dedi açtı telefonu kadın şak diye yerini gösterdi :D. 40 blok kadar gittik ama sonunda buldum.

İşler yolundaydı ta ki dönüş başlayana kadar. Sohonun karışık yollarında bir kayboldum ki sormayın. Soho da sokak numaraları ve düzen kayboluyor yerine sokak isimleri ve karmaşık düzen sokaklar geliyor. Ayrıca bu bölge bar ve restorantların yoğun olduğu bir bölge yani çok sayısa sarhoşa ve çılgına rastlamak mümkün.

Dön dolan dur bi baktım Manhattan Bridge e gelmişim. Yuh dedim ya nasıl geldim buraya. Kuzeyi güneyi karıştırdım gece gece hey Allah'ım. Neyse sonra zar zor döndüm ama ancak 11 de Times'a geri dönebildim.

Dün kü bisiklet performansım inanılmaz derecede iyiydi. Kaç müşteri ibnerse binsin hayvan gibi ibniyordum. 2 kere soho yapmama rağmen hala tam gaz gidiyordum. Lakin durmam gerektiğini düşündüm abartmanın alemi yoktu. Pizzacıya girdim. Aldım pizzamı bisikletin arka koltuğuna oturdum ve yemeye başladım. Dostlar adamı pizza yerken bile rahat bırakmıyorlar. 4 kişi geldi biz şimdi pizza yicez sakın bir yere kaybolma çıkıca bizi götüreceksin otele... Eyvallah :)

Son olarak onları da Shereton Hilton'a bıraktıktan sonra 12 gibi işi bıraktım. Gün şimdiye kadar kazandığımın max. yani 285$ ile bitti. Kötü giden haftanın üzerine ilaç gibi geldi.

Ertesi gün hemen Apple store a koştum telefonu almak için. Sıraya girmeden önce bir danışayım sorayım dedim, anlaşmasız almak mümkün mü diye. Çünkü internette okuduğuma göre anlaşmasız 599$ a satılacaktı. Adam demez mi anlaşmasız imkansız satmıyoruz telefonu. At&t store lar anlaşmasız satacak onlara sorman lazım dedi. Tekrar dükkana döndüm googlemaps den at&t store buldum gittim ilk adresin yerişnde yeller esiyor, ikinciye gittim heyecanla girdim kapıdan sordum, adam demez mi bizde anlaşmasız katiyen satmıyoruz o senin dediğin olay 4 ay sonra olacak :( ancak 4 ay sonra 599 dan vermeye başlayacağız...

Böylece Iphone olayı yalan oldu. Uğraştık baya ama olmadı :D. Artık vodafone türkiye ye getirince ondan alırız. Şimdi ise gözümü dijital fotoğraf makinesine çevirdim. Dünden beri araştırıyorum. Bir türlü karar veremiyorum. Pentax k20d mi alcam, d80 mi alsam, yoksa bu kadar paraya gerek yok diyip d60 mı alsam bir türlü karar veremedim. Çok para harcamak istemiyorum bir yandan ama bir yandan da kalitelisi olsun istiyorum. Bakalım ne olacak. Ama hangisi olursa olsun yakında burda güzel fotolar göreceksiniz :D .

Hoşçakalın.

9 Temmuz 2008 Çarşamba

Doğum günüm...

İnsan doğum gününde hiç doğmamış olmayı diler mi? ya da bugünün hiç yaşanmamış olmasını dilemeyi?

sabah kalktığımda bugünün en güzel günlerimden biri olmasını diledim. Güzel bir gün geçirmek istedim ama böyle olacağı varmış.

Sabah garaja gittiğimde bisikletimin üzerinden ışığımın çalındığını gördüm. Kabahat benim. akşam çıkarken nasıl olsa sabah geleceğiz diye üzerinde bırakmıştım, sabah gelince kuş olup uçtuğunu gördüm. Üzüldüm...

Neyse çıktık işe.Yağmur bir yağıyor bir duruyor. Heyecan verici. Şimdi çok iş olur diyorum. O mağzadan öbürüne koşturuyorum yolcu kapmak için. Empire states binasının önünde konuşlanıyorum. Bir müşteriyi alıp Times Square e götürüyorum ve hemen geri geliyorum. Yağmur yağmaya başladı mı millet ya kaçacak delik arıyor ya da taksiye biniyor.

Empire states' e geri döndüğümde baktım ki kimse yok hemen Macy's e kayayım dedim. Köşeyi döndüm biraz gittim ki BOOOOMM bomba patladı sanki anasını satayım. Herkes korktu. Oysa patlayan yalnızca benim dış lastiğim di :). Ben olayı anladım tabi çektim kenara oturdum.

Burada aklıma ne gelirse başıma o geliyor dostlar. Bugün sabah çıkarken lastik patlarsa napacam diye yanıma pompa ve lastik aldım. Ama öyle bir durum oldu ki dış lastik yarıldı. Hiç birşey yapamadım. ikinci lastiği taktım benzincide şişirdim iki adım sonra gene boooom...

Yürü...yürü...yürü...

22 blok yürüdüm...

Geldiğimde sinirli ve üzgündüm. O halde iki tane sağlam iç lastiği takarken patlattım. Sonra yeniden işe çıktım. Bugün daha iyi olmalı daha güzel geçmeliydi çünkü böyle bitemezdi. Çıkar çıkmaz bir müşteri aldım, sonra bir tane daha her halde kader yüzüme gülmeye başladı diye geçirdim içimden. ama tabi öyle olmadı. Sabah çalınan ışığım yüzünden polis tarafından çevrildim ve New York'daki ilk ticketımı almış bulunuyorum. 60$ içeri girdik yani anlayacağınız. Güzel bir doğum günü hediyesi oldu benim için. Hani benim hediyem diyim duruyordum aldım işte sonunda hediyemi :).

Bu hediyeden sonra günün anlam ve önemi iyice belli olduğundan artık zorlamanın bir manası olmadığını düşündüğümden garaja dönmeye ve eve gitmeye karar verdim.Belki devam etsem artık bir araba mı çarpardı, bi yayaya mı gömerdim ,yoksa ticket üzerine ticket mı yerdim bilmiyorum.

Sevgili takıkm arkadaşım Muammer demişsin ya yabancı memlekette bir doğum günü kutladın hiç unutmazsın. Evet sahiden unutmayacağım bu günü :)

İşte New York da bir doğum günü böyle geçti. Güzel günler aktardım hep size bu güne kadar ama güzel günlerin yanında kötüleri de oluyor elbet.

Yeni güzel anılarla yeniden buluşmak dileğiyle, doğum günümü kutlayan tüm arkadaşlara sevgilerimle.

Kıvırcık.

6 Temmuz 2008 Pazar

06 Temmuz 2008

Oleyy! Dün yep yeni bir mainstreet bisiklet sahibi oldum :). Bilmeyenler için söyleyelim mainstreet bike taxi olayındaki en kaliteli bisiklet oluyor. Bu güne kadar hep idareten başka bisikletler kullanmıştım ama artık bana ayrılmış bir bisiklet var.

Bisiklet gerçekten çok iyi akıyor. Gıcır gıcır olmasının etkisi büyük tabi :). Yolda görenler şaşırıyor çünkü kiralık yeni,sıfır bir pedicab bulmak piyasada şu an imkansız.

Yeni bisikletim uğurlu geldi de diyebilirim. İlk kez güzel bir cumartesi günü geçirdim. Günün sonunda cebimde 250$ vardı. Bugün acayip zevkli geçti. Sırf zevk olsun diye 2 pedicab 4 çocuğu 10$ a times square de eğlendirdik. Birbirimizin üzerine kırar gibi yaptık. Bisikleti sağ sola savurduk çılgına döndüler :). Bugün ayrıca Milanda adında Boston'da yaşayan bir kadın aldım taksime. Kadın tam bir çılgın. Süper muhabbet ettik. Tutturdu New York'da deve taksi işine gircez senle . Vaz geçirene kadar canım çıktı :). Hey Allah'ım :D.

Çok enteresan olaylarda oluyor. Kısmet denilen şey var ya çok acayip birşey. Bugün donut a milk shake almaya ta central park ın oraya çıktık. Donkin in milk shake satmadığını görünce afalladık ama tam çıkarken taksi lazım bana 40$ a götür diyen müşteriyi de kaptık. Neye niyet neye kısmet... :D

Bugün için başka enteresan bir not da Times'ın ortasında aval aval gezen bir hong kong luydu. Çocuk beni dururdu ve yalnızca 5$ ı olduğunu söyledi ve taaa 15 blok ötedeki otele yetişmesi gerektiğini söyledi. Çocuğun konuşmasından bir sorunu olduğu belliydi. Bir müddet düşündüm. Burası çok uzak bu paraya seni götüremem dedim. Ama Please! diyince dayanamadım atla dedim. 15 blok ötedeki otele 5$ gibi komik bir paraya götürdüm çocuğu. Çocuğu sokağın köşesinde indirdim ve oteli elimle işaret ettim. Çocuk indi.Ama otel yerine ilk bulduğu kapıdan içeri girdi. Girdiği yerde bar :). Bardan çıkarttım çocuğu otele soktum. Çocuk harbiden burnunun önünü fark etmeyecek kadar hastaydı. Bilmiyorum. Onu orda öylece bırakmayı içim el vermedi. Aldım işte. Nasıl olsa gücümüz yerinde :)...

İşi kaptıkça daha günler daha zevkli geçiyor ama gerçekten çok yoğun çalışıyoruz. Tırnak kesmeye bile vakit bulamıyorum. Henüz daha New York'un tadını çıkarabilmiş değilim yani anlayacağınız. Pazartesi günü kendime off vermeyi düşünüyorum. Bakalım o gün güzel şeyler olabilir :D.

4 Temmuz 2008 Cuma

Çalışmaya devam...

Birazda işten bahsedeyim. İş benim için saat 3-4 gibi başlıyor. Çünkü ancak kalıp kendime gelebiliyorum :D. 4 gibi çıktım mı artık gece 1 e kadar durmak yok. Pedalla babam pedalla...

Günlük ortalama 8-9 saat bisiklete biniyorum.Kaç kilometre yapıyon diye sormayın çünkü hız sensörünü evde unutmuşum :D ( bir şeyi de unutmasam şaşardım zaten ). Günde 1 galon su tüketiyorum. Aralarda gatorade alıyorum. Sabahları bazen protein tozumdan içiyorum.

Valla işimdeki bir hafta geride kaldı ve ne yalan söyliyim ayaklarım sızlıyor :). Henüz sakatlık sonrası gelen hamlığı atamadık galiba. Neyseki dizlik o kadar iyi geldi ki o kadar uzun sürmeme rağmen sorunsuz idare ediyor beni. Bazen öyle uykum geliyor ki bisiklet üzerine gidona kafayı koyup uyusam mı diyorum, bazen de öyle canavar gibi kullanıyorum ki binenler oha diyor.

Son iki gündür iki pedicabci bana kafa tutabileceğini sanıp ağzının payını alıyor. Gerçi güzel oluyor müşteriler çok zevk alıyorlar, hele önde bitirince coşuyorlar :D

İş esnasında çok güzel olaylar oluyor ama şimdi bunları uzun uzadıya yazamayacağım dostlarım :D. çünkü uykum geldi :D. Fırsat buldukça onları da paylaşacağım.

Şİmdilik işler yolunda günlük 100-150$ arası ite kaka çıkartabiliyorum. Umarım Allah devamını getirir ve buradaki günlerim daha da güzelleşir. Benim için dua edin :). İyi geceler.

3 Temmuz 2008 Perşembe

New York'da yaşam

Bir kaç gündür yazamıyorum diye macera bitti sanmayın.New York macerası tam gaz devam ediyor.Şehri daha çok öğrenmeye ve alışmaya başladım. Şehirde neredeyse bilmediğim mekan kalmadı. Gerçi hala bazı mekanları ve adresleri karıştırıyorum ama olacak o kadar :)

Son bir kaç gündür teknik aksaklıklardan dolayı nete giremedim. Bağlandığım wireless a zart diye şifre konunca apışıp kaldık tabi :). Bizim evdeki modem de 4 portlu normal bir modemmiş. E dedik gidelim kablo alalım. Alalım almasına da bir kablo 15$ olur mu yaaa...

New York'da yaşayanlara acımaya başladım dostlar. Onlar herşeyin en kötüsünü en pahalıya alıyorlar. Su 1$, en basitinden bir meyva suyu 2$ ve hepsi katkılı. Şeftaliler, erikler, kayısılar bizim ülkemizdekilerle alakası olmayan henüz olmamış meyvalar tane uslulü ile 2-3$ a satılıyorlar (Muzun 3 tanesi 1$, üzümün salkımı 2$). Yol kenarlarında ufak arabalarda satılan bu meyvalar ilgi ile(!) yeniyor. Valla ne diyeyim ülkemizin kıymetini bilelim :)

New York acayip bir şehir. Güzellikleri olduğu kadar bir çok kötülüğü de var. Sakın gözünüzde büyütmeyin yani :). Örneğin bir Times square'e girdiğinizde o canlı ışıklar rengarenk dünya sizi alıp başka bir dünyaya götürüyor. Başınız yukarılarda bu cezbedici dünyayı izlerken bir koku dikkatinizi çekiyor. Bu koku tanıdık. Bildiğiniz bok işte (afedersiniz :)) Sağolsun son derece karizma olduğunu bas bas çığıran atlı polislerimiz o atları o kadar güzel tımarlamanın yanında bir de kıçlarına bez taksalarmış ya ! Times Square'i bok götürüyordu dün akşam :D.

Bir diğer karizma vatandaşlarda polisler. Hele bir kaçtanesi yakışıklı olmayı versin. Hemen kollar açılıyor iki yana etrafa sağ sol bakışlar atılıyor ve jöleli saçlarla insanlar adeta terbiye ediliyor :).Yalnız karizma olduğunu bas bas bağıran bazı polis vatandaşlar ağızlarındaki cikleti şişirip patlattıklarında tüm karizmalarının gittiğinin henüz farkında değiller galiba :D.

Şehrin güzelliği yok mu var tabi. Devasa büyüklükte binaları izlerken kendinizden geçiyorsunuz. Broadway'de sel olup akıp giden insanları yara yara bisiklet kullanmanın tadına varıyorsunuz. NBC store da Heroes ürünlerini tek tek inceleyip hayran kalıyorsunuz :D.

Geçen gün sabah vakti işlerin yoğun olmadığı bir zamanı şehri biraz gezmeye ayırdım. NBC store a gittim, New York gifts mağzalarına baktım. New york gifts' de öyle bir t-shirt gördüm ki çok hoşuma gitti ve hemen aldım. Önünde New York City Taxi yazan arkasında da tarifenin yazdığı aynı sarı taksilerin formatında tam işime uyan bir t-shirttü bu. Artık o t-shirt ile işe çıkıyorum. Taxi olduğumu bas bas bağırmadan rahatça sürüyorum :D. Yalnız t-shirtün arkasındaki normal sarı taksi tarifesini uyguladığımı sanacaklarını hiç sanmıyordum :D. Dün iki kişi beni normal sarı taksilerden sanıp bindi ve indiğinde hayal kırıklığına uğradı :D. Sanırım t-shortun arkasındaki tarife tablosunu sildirsem iyi olcak :D