26 Şubat 2009 Perşembe

Antrenmanlar başladı...

Uzun zamandır kötü havalar yüzünden yapmaya bir türlü imkan bulamadığım bisiklet antrenmanlarıma geri döndüm artık. Eskisi kadar planlı programlı bir şekilde antrenman yapamayacak olsam da nabızımı yükseltmek ve en azından yarışları tamamlayabilecek düzeye gelmek istiyorum.

Bugün daha önce siteme fotoğraflarımı koyduğum Prospect Park'daydım. Evden çıkıp kaybolmaya bayılıyorum. Prospect Park'a gidiş yolunu bilmeme rağmen bam başka yollardan oraya ulaşmayı denedim. Harita falan yok. Tamamen iç güdüsel olarak ve Brooklyn'in sokak numaralama sistemini göz önünde bulundurarak.



Biraz dolanarak da olsa parkın bir girişini yakaladım sonunda. Bir baktım sol taraftan tam gaz gelen bir yol bisikletcisi var. Allaaahh dedim peşine takıldım hemen :D. Bembeyaz son sistem bir bisikleti vardı. Parkın etrafını dolanan yolda peş peşe gider olduk. Yarım tur attıktan sonra bir de baktım ki arkadan mavi kırmızılı daha karizma bir adam yanımızdan ok gibi uzadı. Ben beyazlıyı bırakıp onun peşine takıldım hemen. Beyazlıyıda ayarttık tabi oda arkama girdi. Adamlar baya basıyorlardı. Kilometre saatime baktığımda maşallah 40 dan aşağı inmiyorduk.

Öndeki adam başta beni takmadı. Parkın içindeki yol hafif inişli çıkışlı bir yol ama sonlarına doğru sağlam bir yokuş var. Bizim Beşiktaştaki yıldız yokuşunun ilk bölümüne benziyor. Orada da bunlardan kopmadım. İkinci turda da arkasında beni görünce adam bir defa daha dönüp baktı. Şaşırdı galiba :) Bu şekil seyrederken yandan gri bisikletli bir adam daha çıka geldi. 4 kişi deli gibi gider olduk parkta. Öndeki adam yer yer liderliği diğerlerine bırakıp onların rüzgarında dinleniyordu. Bir an arkasındakinin ben olduğunu bilmesine rağmen aralarında yalnızca dağ bisikleti süren benden öne geçmemi istedi. Geçeriz anasını satim dedik bastım uzadım. Bunlarda peşimde. Ama sonra adamın uyanıklık yaptığını anladım. Çünkü o yokuşa gelmiştik artık. Tüm bu sürüş sırasında nabzı %95 den aşağı inmeyen ben o anda %99 ile sürüyordum zaten :). Yokuşa başladık yarısına kadar önde tırmandım. Sonra baktım arkadan ataklar geliyor onların arkasına geçtim ancak yokuş tam düzelirken koptum. Arayı açtılar. 3. turun ortasına kadar görüş mesafemdeydiler ancak sonradan kayboldular.



Bende yavaşladım. Nasıl olsa dönüp dolaşıp gene geleceksiniz dedim :D. Geçerlerken bir defa daha peşlerine takılırım diye düşündüm. Ancak o kadar beklememe rağmen gelmediler. Bu sırada yandan başka bir tanesi çıka geldi. Hemen düştüm peşine. Ancak bu seferki hepsinden daha baba çıktı. Son vitese alıp kaçmaya başladı benden. Rüzgarında olduğumdan baya bir süre kopmadım. Adam gıcık oldu. Bazı yerlerde kenara çekilip eliyle buyur git uza diyip duruyordu. Ne olacak yani sürelim işte birlikte dedim içimden. Sinir olduğu belli oluyordu. Bende zorlamadım bıraktım peşini. Zaten 2 saat olmuştu bile. Yavaş yavaş dönme vaktiydi artık. Evin yolunu tuttum.

Güzel bir gündü :D. İnşallah kendi kategorimdekilerle böyle zevkli mücadele vermek nasip olur. Kısmet, bakalım :)

24 Şubat 2009 Salı

Şubat'ta geldi geçiyor....

Merhaba dostlar, biliyorum yine unuttu diyorsunuz buraları ancak şu sıralar başka yerlere yazmaktan buraya sıra gelmedi. Tahmin edebileceğiniz üzere bir dolu ödev ile mücadele veriyorum. Bu dönem üstümüze üstümüze gelmeye başladılar. Neyse ki iyi bir zamana denk geldi. Bu sıralar iş çok olmadığından vakit ayırabiliyorum ödevlerime.

Routing & switching dersinde sonunda cihazlara konfigrasyon yapmaya başladık bugün. Bugün mutlu günüm yani :) Bir kaç haftalık sıkıcı teorik detayları geçtik artık. Eee kursun faydasıda ortaya çıktı tabi. Millet daha o ne derken ben 10 dakika da iki lab ödevini bitirdim ve hocaya 2. ödevi göndermek için yer açmamışsınız sitenizde dedim. Millet şaşırdı :)

Ayrıca bu dönem efektif ingilizce konuşma ve yazma dersimiz var. Kadın çatlak sürekli birşeyler verip duruyor. Uğraşıp duruyoruz işte.



Ah bir de şu havalar ısınsa. Bende antrenmanlarıma başlasam. Sonra yarışlara gitsem... Bu arada Nisan ayında Tenessee ye gitme ihtimalim yüksek görünüyor. Daha önce takım arkadaşlarıma bahsettiğim 100 mil yarışına katılmayı düşünüyorum. Dağlarda ormanlarda 100 mil ( yaklaşık 160 km ). Enteresan olacak. Bir forum sitesinde new yorktan oraya gidecek olan bir bisikletli grup yakaladım. Belki onlarla giderim belki yalnız bilmiyorum. Ama her nasıl olursa olsun heyecanlı olacak. Elbette derece yapmayı beklemiyoruz. Önemli olan gezmek tozmak ve tamamlamak.

Bakalım para durumlarımız o zamanlar el verirse başka yarışlarda sırada elbet. Ancak öncelik elbette okul masraflarımızda. Ama umutluyum bakalım 1-2 yarış daha eklemeyi düşünüyorum.



Şubat ayı da geldi geçiyor. Umarım Mart'ta içimiz ısınır ve sıcacık fotoğrafları burda sizlerle paylaşmak nasip olur.

Kendinize iyi bakın...

Kıvırcık.

15 Şubat 2009 Pazar

Kısa...Kısa...

Bir salı gecesi, Jersey Boys adlı show un önünde bekliyoruz. Bu alışılmadık bir durum. Normalde geceleri polis bizi o sokağa bile sokmaz. Her nasılsa bugün gelmediler ve sürekli acaba gelirler mi diyerekten gözümüz sokağın başında show un dağılmasını bekliyoruz.

Sonunda dağıldı. Herkes birer birer gidiyor. Ancak kimse pedicab e binmeye tenezzül etmiyor. Artık öyle ayağa düştük ki, biri sorsa kaç dolar olursa olsun götüreceğiz. İş yok çünkü. İçeride neredeyse adam kalmadı. Umutsuzluk iyice arttı tabi.

Derken bir çift yaklaştı. "4 blok aşağı gideceğiz ne kadar?" dedi. Off dedim ya gele gele böylesi gelir zaten. Ne kadar diyebilirsin ki sadece 4 bloğa... 5 dakika bile sürmez...

"Ne kadar istiyorsanız verin" dedim. Biraz şaşırdı. "Evet" dedim. "Ne kadar geçiyorsa içinden, ne kadar vermek istiyorsan ver" dedim.

Bazen bu taktik tutuyor. Bindikten sonra bu işin kolay bir iş olmadığını gördüklerinde ve eğlendiklerinde yol kısa dahi olsa bu alçak gönüllülüğün karşılığında 20-25 veriyorlar. Zaten fiyat söylemem gerekse 15 den yukarı denilemeyecek bir yol.

Kadın biraz ısrar etti bir fiyat söylemem konusunda ama bende ısrar ettim. O zaman 15 veririz dedi. İyi dedim buyrun.

Çıktık yola. Örttüm battaniyeyi bir güzel üstlerine. Sonra garip bir şey oldu. Köşeyi döndükten sonra kadın bir opera sanatçısı gibi yüksek bir sesle şarkı okumaya başladı :D. Sokaktaki herkes bize bakıyordu :D. Kadında da hakikaten şovlarda oynayabilecek kadar güçlü ve net bir ses vardı.

Kırmızı ışıkta durduk. Arkama dönüp; " Broadway şovlarında oynmayı hiç düşündünüz mü? " dedim. " Onlardan daha güçlü ve güzel bir sesiniz var". Cevap ne olur dersiniz :) " Tam 3 yıl oynadım" " 2000-2003 yılları arasında adını şimdi hatırlayamadığım bir şovda oynamış hanım efendimiz :). Bu şarkı senin için dedi yine başladı çığırmaya :)

Artık neredeyse gelmişken bende ona Lion King' de oynadığımı söyledim. Şaşırdı :). Dedim tabi burda değil kendi ülkemde bir otel de oynadım. Olsun dedi bence burda da şansını denemelisin... "Bir gün şov çıkışında sahne arkasına git, yönetmeni bul ve daha önce bu oyunda oynadığını söyle. Sürekli insan ihtiyacı oluyor bu şovlarda insanlar değişiyor" dedi."Hiç düşünmemiştim" dedim. Ciddiye almasam da bu düşünceyi, "Gideceğim" diyim indirdim onları...Enteresan bir kadındı :)

------------------------------------------------------------------------------------

Bu sıralar ingiliz nüfusu çok şehirde. Bu iş ingiltere de de olduğundan ingilizler biraz daha sempatik bizlere. 4 erkek 5 kız el etti durdurdu beni, sordu ; " Bu şeye kaç kişi alabilirsin en fazla?" Dedim ; " 4 ". O sırada adamların ikisi çoktan atlamıştı zaten arkaya. Soran şöyle arkaya baktı; " Geriye kalan iki yi nereye alırsın ?" diye sordu :). Dedim " Kucağa :D" . Güldü, keyifli bir yolculuk olacağını anladı ve bir erkek paketi yaptık arkada :). Kızlarda hemen arkaya yanaşmış acaba banada birşey çıkar mı diyen pedicab e bindiler.

E biz biraz geride kaldık tabi 4 tane hıyarla. Diğeri önden bastı uzadı biraz. Bende ki saplar çok çılgın çıktı. Yol boyunca rahat durmadılar. Kucaktakiler diğerlerinin dizlerinde hoplamaya başladılar. Yoldan geçen herkes bize bakıyor tabi. Olayı gittikçe abarttılar. Öyle bir zıplıyorlardı ki lastikler bir iniyor bir şişiyordu. İçimden dedim şunları indirene kadar tek parça kalırsa bu pedicab şükür....

Gidene kadar her türlü numarayı yaptılar. Yoldan geçenlere el çakmalar, sen geç arkaya ben sürecem demeler ( ki yoğun ısrar üzerine 2-3 metre sürdürmek durumunda kaldım :)) ve ona buna laf atmalar...

Neyseki sağ salim buldum da adresi indirdim. Bol bol teşekkür ve gülücük tabii ki...Sen bir de bana sor dedim içimden... Bisikletime baktım şöyle bi...

Bir gün bu alet ortadan ikiye ayrılacak ama :D bakalım ne zaman :)

6 Şubat 2009 Cuma

Gokhan at Vancouver

Iste size cesur bir Turk genci daha! Bisikletin bana kattigi degerli arkadaslarimdan biri olan Gokhan AYAL hem yazilarim sayesinde, hem de cevresinin destegi ile ayni yolculuga soyunmus bulunuyor.

Elbette kolay olmadi onun icin karar vermek ve islemleri yurutmek. Ilk basta yanima gelmek istesede amerikan konsoloslugu tarafindan 2 defa red yiyerek basladi macerasi. Bu sonuc onun icin cok uzucu ve yipratici oldu elbette. Bu kadar cok isterken bir seyi, olur olmaz yerlerde engellerin cikmasi insani derinden uzuyor. Ancak bir iste surekli sorunlar cikiyor ve bir turlu kismet olmuyorsa fazla israr etmemek lazim. Herseyde bir hayir vardir. Demek ki kismeti burada degildi...

Ama ne kadar guzel ki yilmadi. Hedefi icin baska alternatifler denedi, vazgecmedi. Kanada'ya basvurdu ve sonuc olumlu oldu. O simdi Kanada'da hayallerinin pesinde kosuyor ve elbette yasadiklarini bizlerle paylasmak istiyor. Yani anlayacaginiz merakla takip edilecek bir blog sitesi daha var artik. Hemen adresini verelim:

http://www.gokhanayal.com/

Bu arada kisa sure once baslattigim anket hazir almis basini giderken bu yazi uzerine iyi gitti diye dusunuyorum. "Isterdim ama" diyenlere guzel bir cevap bence. Bakiniz; Isteyen yapiyor :)

Gorusmek uzere...

3 Şubat 2009 Salı

İkinci perde

Evet... Aylaklık dönemi bitti. 1 aylık tatilin sonuna geldik. Okul dün itibari ile başlamış bulunuyor. Koşuşturmaya ilk adım olarak yorumluyorum bunu. Konu olarak biraz daha derinleştik tabii ki. Olay biraz daha bilgisayarın derinliklerine inmeye başladı. Başka bir binada alıyoruz bu sefer dersleri. Bu sefer de psikoloji eğitimin olduğu binaya vermişler :) Mezun olana kadar tüm binaları dolaşacağız herhalde :D

Bu dönemde dersler kolay gibi görünüyor. Sanırım en zoru yarın ki olacak. Çünkü ders Effective, oral communications adında bol bol konuşacağımız, rapor hazırlacağımız sıkıntı dolu bir ders olacak :) Bugün bir defa daha kendimi gereksiz bir olayın içindeymiş gibi hissettim. Ben bu konuları bu dersleri zaten gördüm, bir daha aynı şeyleri görüyorum üzerine de bir dolu para veriyorum diye hissettim... Dönesim geldi yine anlayacağınız...Bilmiyorum bu dönemde böyle geçerse belki önümüzdeki kış bir çılgınlık yapar dönerim...

Ha bu sefer wireless networks dersinde iki tanede Türk var sınıfta :) Bu sevindirici. Organize oluruz artık :) Henüz kendileriyle çok muhabbet edemedim ama haftaya bol bol konuşmayı düşünüyorum.

Yavaş yavaş yine pedicab e başlamayı düşünüyorum. Para suyunu çekmeye başladı yani anlayacağınız :D Ama daha ölmedik dur bakalım :) Mart'ı rahat görürüz yine de. İkinci perde aralanıyor yavaş yavaş. Yeni oyunda bol bol yazacak olaylar olacak emin olabilirsiniz :).