31 Aralık 2008 Çarşamba

Nice mutlu yıllara...



Sevinçlerinizin üzüntülerinizden fazla olduğu bir yıl dileğiyle...

Mutlu yıllar Türkiye!


Not: Yıl başını benimle birlikte times square de kutlamak isterseniz işte adres :

http://newyears.earthcam.com/ts/

24 Aralık 2008 Çarşamba

Gurbet...

"Kimi kendi isteğiyle, kimi de zorunluluktan atar bedenini gurbetin soğuk rüzgarına. Bedeni ile birlikte beynini, ruhunu ve olduğu kişiyi de getirir beraberinde..."

İlk adım attığında yabancı topraklara, bastığın toprağın yabancı olduğunu bilirsin, çekinerek atarsın adımlarını tanımadığın bu yeni dünyada. Yeni doğmuş bir bebekten farkın yoktur. Gezdiğin sokaklar, baktığın yüzler, insanlar, renkler, oturduğun sandalye, içtiğin meyve suyu, yattığın yatak... hepsi bambaşkadır artık...

Hayatında hiç mango yememiş biri gibi, yaşadığın olaylara, tattığın şeylere büyük bir dikkat ve çekince ile yaklaşırsın önce. Ancak... Sonra alışmaya başarsın, mangonun ne olduğunu bilirsin artık, görünce tanırsın, tadını bildiğinden güler yüzle atarsın ağzına.

Gün gelir ışıklarıyla başta seni büyüleyen o sokaklar artık sıradanlaşmaya, baktığın yüzler,meyvalar tanıdıklaşmaya başlar. Çünkü biraz daha buralı olmaya başlamışsındır artık. Her yeri tanımanın bilmenin verdiği rahatlıkla biraz daha huzurlu hissedersin kendini. Artık içindeki yabancı, yerini tanıdığın bir simaya, yani olduğun insana bırakmaya başlar...

Eee... dedik ya...İnsan yalnızca bedenini atmaz gurbetin soğuk rüzgarına, birlikte beynini ve olduğu insanıda beraberinde götürür diye... Beraberinde getirdiğin ruh, olduğun yeri sahiplenmeye başladığında ortaya çıkmak ve hayatı sana biraz daha zorlaştırmak için pusuda hazır bekliyordur maalesef...

İlk adımlarında keşfetmenin ve şaşkınlığın eşliğinde geçirdiğin günlerin keşfin bitmesiyle birlikte yerini başka arayışlara ve süprizlere bırakır kendini. Üstünden çok geçmez aynı yanlızığı yaşayan tek kişi olmadığını fark etmen. Hatta bir anda aynı yolun yolcusu olan insanlar ile birlikte aynı odada oturup kalktığını, aynı tabağa çatal salladığını ve aynı ekmeği bölüştüğünün ayırdına varırsın. Keşfetmenin ve şaşkınlığının gölgesinden kurtulduğun anda bu insanlarla aynı yolda yol almak sana büyük bir mutluluk verir. Hemen hemen herkes sana iyilik yapmaya çalışır, yardımcı olmaya çalışır. İçinden dersin, gurbet insanları bak nasıl kenetlendiriyor, emin adımlarla yürümeye başlayanlar, henüz emeklemeye çalışanlara nasıl güç veriyor, emekleyenlerde birbirine ne kadar büyük bir destek veriyor...

Sorgulamazsın bu desteklerin, yardımların, dostluk çalışmalarının nedenini. Çünkü beraberinde getirdiğin ruh, herkesi kendin gibi sanır ve hepsini memnuniyet ve büyük bir mutlulukla kabul eder. Kendi ülkesinde edindiği o saf ve temiz dostlukları burada da bulduğunu sanır. Ancak aldandığını farkmesi uzun sürmez. Başlarda içinde hissettiği bu eşsiz mutluluk zaman içinde kendini bir üzüntüye bırakır...

Gurbette isen eğer her ne kadar etrafında sana çok yakın duran insanlar olsa da, aslında geçirdiğin her anda, yaşadığın her olayda, yapayalnız bir adam olduğunu unutmayacaksın. Bugün yüzüne gülen insanların yarın arkandan seni kötüleyebileceğini, bugün sen önemlisin, senin derdin benim derdim diyen kişilerin, yarın ufak bir terslikte seni yapayalnız bırakabileceğini unutmayacaksın.

Seni kullanmak isteyen insanların oyuncağı olmayacaksın. Bazen mecbur kalacaksın; hayata, kendine kızacaksın ancak her zaman kendi koyduğun hedeften şaşmadan, onların miskinliklerine ortak olmadan, onların yaptıkları yanlışlara uymadan yoluna devam etmeyi bileceksin.

Günler geçtikçe insanların güler yüzlerinin yanı sıra sinsiliğini, faydacılığını, umursamazlığını gördüğünde için biraz daha acıyacak ve eskisinden daha yalnız hissedeceksin kendini; ama yine de umutların, hayallerin ve hedeflerin seni hep ayakta tutacak. Yenilmeyeceksin. Son şiddetle gemine çarpan hırçın dalgalardan daha güçlü olduğunu önce kendine, sonra tüm dünyaya ispatlayacaksın ve aştığın dalgaları gördükçe kendinle gurur duyacaksın...

Gün gelip fırtınalar dindiğinde, sessiz sakin sularda yol alırken batan güneşe doğru; bir an olsun ardına baktığında birden , hafif , tatlı bir gülümseme yerleşecek o yorgun biraz daha yaşlanmış yüzünde. O gülümseme, gün batımına yol alan gemi başarının ve mutluluğun fotoğrafı olarak tarihteki yerini alacak...

Sevgiler...
Kıvırcık.

22 Aralık 2008 Pazartesi

First Race + Woodbury Outlet

Sevgili dostlarım hayırlısıyla Amerika'daki ilk yarışıma katılmış bulunuyorum. New York'un Albany ilçesinde bol bol kar içinde yapılan yarışta 3. oldum. İşte hikayemiz;

Ev arkadaşlarımla birlikte güzel bir araba kiraladık önce. Cevdet Abi sağolsun herşeyi halletti ve bize sürücülük yaptı. Hoş bir yarışan ben vardım içlerinde ama onlarda bana destek vermek, olayı kavramak için takıldılar peşime.

Kiraladığımız araba hakikaten güzeldi. Dodge'un 7 kişi oturulabilen minivan tarzı bir arabaydı. Gayet sağlam basıyordu ancak tabii ki su gibi benzin içiyordu :).



4 saatlik bir yolculuktan sonra Albany'e geldik. Start alanını bulmak zor olmadı. Hemen hazırlanıp numaramı aldım. Yarışa öyle pek bir ilgi yoktu. Zaten her yer karlarla kaplanmıştı.




Kısa bir süre sonra yarışı düzenleyen kadın asıl parkurun karlar altında kaldığını bu yüzden gölün etrafında sıradan bir parkurda 10 tur atılacağını söyledi. Buna üzüldüm biraz çünkü olay artık dağ bisikleti yarışından çıkmıştı. Neyse bir şekilde başladık yarışmaya ve önde 3lü bir grup oluşturduk. Önde ikisi gayet iyi basıyorlardı bende takıldım onlara. Gayet iyi yüklenmeme rağmen bir türlü öndekini yakalayamadım ama aranında açılmasına izin vermedim. İkinci turda ikinciyi yakaladım ve bir virajda aralarına girdim. Ancak fazla hızlandığımdan yol dışına taştım ve karların arasına saplandım. Elbette onlarda arayı açtı. Sonraki turlarda kapatana kadar canım çıktı ancak kapattım :). Yine ikincinin ardına girmişken tam bir virajda yine yol dışına taşarak sendeledim. Yine uzayıp gittiler. Artık son turda iyice yüklendim ve yine yakladım ama artık finiş çizgisine gelmiştik yararı olmadı :)

Yarış -10 derecelere yakın bir havada gerçekleşti. Soğuğun ne kadar etkili olduğunu görmek isterseniz aşağıdaki sakallı adamın sakallarının nasıl donduğuna bakabilirsiniz :)



Ödülümü veren ablamız oldukça sıcak kanlı ve sevecendi :) Aslında tanıştığımız herkes öyleydi. Bize oldukça güzel ilgi gösterdiler. Hatta ben bitişe geldiğimde çok enteresan bir manzara ile karşılaştım. Bizim arabanın içinden karadeniz havası çalıyordu ve yabancıların hepsi bizimkilerle horon tepiyorlardı :D.



Yine de güzel bir yarıştı. Çekişmeli oldu ancak çok kısa sürdü. Yaklaşık 40 dakika kar içinde debelendik geldik :D. Ödülüm 20 dolarlık bir çek, fox marka 60 dolarlık bir bisiklet çantası ve sıradan bir bisiklet kitabı oldu. Güldük eğlendik geldik :).




Dönerken altımızda madem araba var New Jersey'deki şu meşhur Woodbury Outlet Center'a bir uğrayalım dedik. Burası 100lerce markanın outlet mağzası olan bir alışveriş köyü.




Köy diyorum çünkü her markanın mağzası iki katlı evlerden oluşuyor. Birinden diğerine giderek güzel fiyatlarla bol bol alışveriş yapıyorsunuz.



Bizimkilerde aldı birşeyler, benim zaten çoğu şeyim olduğundan para harcamak istemedim yok yere. Fiyatlar indirimli ama öyle abartı indirimler bulamadık. Ancak yine de burası bol miktarda alışveriş yapılacaksa gerçekten güzel bir yer.

19 Aralık 2008 Cuma

Yarışa gidiyoruz :D

Heyecanlıyız... "ız" diyorum çünkü kendimle birlikte başkalarınıda bu heyecana ortak ettim galiba :D. Garajda çok sevip saydığımız Cevdet abi ile bizim meşhur mekaniker nam-ı diyar "Martin" de peşime takıldı geliyorlar :D. Elbette beni destekleyecek olan ev arkadaşlarımı saymıyorum bile! :D.

Ancak ne yazık ki koşullar ağır. Pazar günü %100 kar yağışlı ve -10 derecelerden bahsediliyor. Açıkcası 9 da başlayacak yarış için 4 saat yol tepip dandik bir yarışa gideceğimiz için çok da heyecanlı değilim ancak sonucu çok merak ediyorum. Bakalım 6 ayda ne kadar geriledik ne kadar ilerledik...



Bu arada bu hafta neredeyse hiç yazamamış olmamın nedeni okulun son haftası olması ve 3 günde 5 projeyi tamamlamak zorunda kalmış olmamdan dolayıdır. Açıkcası zor oldu. İşe çıkamadım. Ancak yinede bir şekilde hallettik ve okulun ilk dönemini hayırlısıyla tamamladık. Bundan sonraki dönem şubatın ilk haftasında başlayacak. O zamana kadar kendimi işe odaklamaya çalışıyorum. Bu arada yıl başı geliyor ancak hala daha sokaklarda hareketlilik yok. Heryer süsleniyor ancak gelen turist yok. Ocak 5 den sonra pedicab işi biter diyorlar. Bakalım ne olacak. Şu yılbaşı haftasını max. kar ile kapatırsak o bizi bir ay götürür ancak kısmet bakalım bekliyoruz.

Ayrıca ilk ciddi kar bugün New York sokaklarına düştü. Sabah kalktığımda pencereden dışarı baktığımda yerde 2-3 parmak kar olduğunu görünce gözlerim açılıverdi birden :D Manhattan'da da yerler bir miktar kar ile kaplandı ancak zamanla yumuşadı ve etkisini kaybetti. Böylece karda pedicab kullanma tecrübesini de yaşamış olduk :D. Elbette bunları fotoğraflayıp sizlerle paylaşmak istiyorum ancak havalar iyi gitmiyor makineme kıyamıyorum :). Ama emin olun bundan sonra bol bol fotoğraf ile süsleyeceğim sitemi. Söz :)

Sevgilerle...
Kıvırcık.

16 Aralık 2008 Salı

Radio City Christmas Spectacular

Christmas yaklaşıyor ve New York değişiyor. Her yer ışıl ışıl ve cıvıl cıvıl olmaya başlıyor. Hemen hemen her mağza, her alışveriş merkezi dükkanlarını süslüyor bu güzelliğe ortak olmaya çalışıyor. Elbette bu özel gün için özel şovlar da düzenleniyor.

Aralık ayı başından beri sürekli önünde müşteri kovaladığımız New York'un yılbaşına özel şovu ile baş başa bırakmak istiyorum sizi. Onlar bilet bulabilmek için çıldırıyor, bakalım siz beğenecek misiniz :)

15 Aralık 2008 Pazartesi

Scott USA :)


Ve işte onunda sevgilim geldi :). Ona kavuştuğum için çok mutluyum. İnşallah birlikte çok güzel günler geçireceğiz burada. Her zaman olduğu gibi beni taşıyacak, götürecek uzaklara. Yeni maceralara, hikayelere koşturacak.

Hatta ilk faaliyetimiz 21 Aralık'ta olacak kısmetse. 21 Aralıkta Albany de yarış olduğunu öğrendim. Bugün yarın kaydımı yaptırmayı düşünüyorum ancak ulaşım sorununu hala çözebilmiş değiliz. Araba kiralamayı düşünüyorum ama sürücü sorunuda var. Bakalım halledebilirsek Amerika'daki ilk bisiklet yarışıma katılmış olacağım. Doğrusu oldukça heyecan verici :)

Buradan bu bisikletin taaa buralara kadar gelmesinde büyük emeği geçen takım arkadaşlarım Muammer ve İbrahim'e kucak dolusu sevgilerimi ve teşekkürlerimi iletiyorum. Aynı zamanda o koca kutu ile mücadele edip taa postanelere taşıyan babamında ellerinden öpüyorum.

İnşallah aldığım güzel sonuçları buradan duyurmak nasip olur...

Güzel sonuçlar olmasa bile güzel hikayeler ile döneceğimden emin olabilirsiniz :D. Bu yıl çok renkli geçecek çok... :D

12 Aralık 2008 Cuma

Okuldan haberler...

Evet... Master olayında ilk dönemin sonuna neredeyse gelmiş bulunuyoruz. E tabii dönem içerisinde yaptığımız çalışmaların sonuçlarıda yavaş yavaş internete düşmeye başladı. Burada öğrencilikle ilgili herşey Blackboard denen internet tabanlı bir program üzerinden hallediliyor. E tabii bizde notlarımıza oradan bakıyoruz.

Gerçi daha dönem bitmedi son 1 hafta kaldı dönemin bitmesine ve hala bitmeyi bekleyen 5 ödev var :( O yüzden lafı fazla uzatmayacağım :D

Data Communications dersinden ilk iki projeden 98 ve 96 aldım. Başta biraz notları bol tuttu sanırım. Bu derste normal içeriğe ek olarak yaptığımız şey ilgimizi çeken bir teknoloji ile ilgili 10-15 sayfalık bir rapor hazırlayıp, bir sunum ile sınıfta bunu sunmak. Başta benim için hiç kolay olmadı tabii.Akıcı bir ingilizceye sahip olmadığımdan o an anlatmak istediğim şeyi önce düşünüp cümleyi kurup söylemek benim için oldukça zor bir durumdu. Ancak hallettik neyseki...

Project management dersinden ise ara sınavda 85 aldım. Bu dersin birde final projesi var ve hala kara kara nasıl yapacağımı düşünüyorum :D. Vakit olsa yapacağım elbet ama nerde o vakit...

Business Principals dersinden ise henüz notlar açıklanmadı. Söylediğine göre hepsini göz önünde bulundurup öyle not verecekmiş. Bakalım ne olacak.

Burada master yapmak istiyorsanız eğer gerçekten başlamadan önce şart koştukları Toefl sınavına çalışmış, girmiş ve güzel bir skor elde etmiş olmanızı tavsiye ederim. Her ne kadar bazı üniversiteler bu sınavı şart koşmuyor olsa da derste anlatılanı anlamadan, kendinizi ifade edemeden buradan birşeyler kazanmanız çok zor.

Bu açıdan zamanında bol bol yabancı film izlemiş olmam, oyunları çözmek için saatlerce uğraşmışlığım ve otelde turistlerle konuşmak için mücadele ettiğim bir nebze rahatım :)

Neyse şimdilik bu kadar. Aslında şu anda çok mutlu hissediyorum kendimi yerimde duramıyorum :) Neden mi? Nedenini yarın öğreneceksiniz :)

8 Aralık 2008 Pazartesi

Iyi bayramlar !

Biliyorum oralarda keyfiniz yerinde fistik gibi 10 gunluk tatili kapmis planlar hazir bir sekilde tatile girdiniz. Valla kiymetini bilin derim. Simdi buyuklerin elleri opulmus, kurbanliklar kesilmis ve tum ocaklar mis gibi tutuyordur. Ne diyelim keyfini cikarin :)

Kurban bayraminin buradaki yansima ise sadece bir kac saat... O da bayram namazinin camide kilinmasindan ibaret. Sirin Fatih Camii miz her zamanki cemaati ile gorevini yerine getirdi ve ikramlarinida sagolsun eksik etmedi :). Elbette hemen ardindan isi olan isine... okulu olan okuluna...

Olsun. Ne de olsa kutlayacak cok bayramlarimiz olur geri dondugumuzde degil mi? :)

Iyi bayramlar olsun bakalim hepinize :)

2 Aralık 2008 Salı

Beckham ve aliesi :)

Sokakta çalışmayı seven bir pedicabci için olmazsa olmaz bir şeydir broadway şovlarını takip etmek. Keza bende şovların bir numaralı müdavimi olaraktan standart öğlen turu avı için şovların etrafında dolaşıyordum. Şovların olduğu sokaklara girdiğimde daha henüz hiçbir pedicabcinin mekana gelmediğini gördüm. Aslında normalde cuma günleri öğlen şovları olmaz ancak şükran gününde hiç bir şov olduğundan mütevellit ertesi güne öğlen şovu koyduklarını ben internetten görmüştüm. Anlaşılan kimse bu ince detayı fark etmemişti...

Herneyse, ilk uğradığım şov olan Hair Spray'e geldiğimde onun karşısındaki Jersey Boys şovunun önünde elinde fotoğraf makineleri olan insanlar gördüm. Başta reklam için veya başka bir amaçla fotoğraf çekiyorlar sandım önemsemedim. O sırada şansa denk gelen bir polis beni oradan kovdu. Ancak elbette bu yılacağımız anlamına gelmiyor, sokak etrafında bir tur attıktan sonra tekrar aynı yere geri döndüm.



Döndüğümde beni şaşırtan son model bir jipin üzerine çıkmış bir kadının elinde fotoğraf makinesi hazır halde beklediğini gördüm. Yahu bu ne halt yiyor burda demeye kalmadan bir anda sol tarafımdaki kapı açıldı ve flaşlar patlamaya başladı. İçeriden çıkan kimdi dersiniz? Beckham ve Ailesi :D Kafamı çevirdiğim anda Beckham ile göz göze geldik ancak elbette çok uzun sürmedi. Herşey bir kaç saniye sürdü. Kapıdan çıkmaları ile özel limuzinlerinin kapısının açılması ve içeri doluşmaları çok sürmedi. Çocuklardan biri jipin camına kolunu yaslamış somurtarak oturuyordu. Pek mutlu değil gibi görünüyorlardı. El salladım gülümsedim, o da hafifce gülümsedi. Derkene jip gaza bastı ve gittiler...



Ha onlar gittikten sonra ben ne yaptım derseniz, koskoca şovdan tek başıma olmama rağmen bir tane bile müşteri alamadım :D Neyseki onun karşısındaki Hair Spray den kalabalık bitmek üzereyken bir yolcu kaptım da beklediğime değdi :)