5 Kasım 2009 Perşembe

Bir cadılar bayramı daha...

Merhaba dostlarım. Hayat umduğumuz gibi gitmiyor her zaman. Demiştim ki, artık kendime ve hayata daha çok vaktim olacak ancak öyle olmadı. Şu sıralar bisikletimi sattığımdan bisiklet garajında kendime iş edindim. Garajı sabahları ben açıyorum ve bisiklet tamiri gelirse yapıyorum. Şu sıralar pedicab için regulation geldiği için herkes tamir peşinde. Elbette regulation hakkında da bilgileri vereceğim. Elbette vakit bulabilirsem. Ancak artık birikmiş hikayeleri sıralamanın vakti geldi. En güncelinden başlayalım...

Geçen hafta sonu bir cadılar bayramını daha geride bıraktık. Sağolsun meteoroloji o gece yağmur yağacak diye bas bas bağırdığı için geçen seneki kalabalığın yarısı bile yoktu diyebilirim. Elbette krizin şuyun buyunda etkisi var tabii ancak bu kadar olmamalıydı.



O gün yine garajı açmıştım ve garajın biiskletleri oldukça yoruyordu beni. Lastik tamiri şu bu hem vakit alıyor hemde yoruyordu. Üstelik daha akşama çıkacağım bisikletim hazır değildi. Garajda uygun bir bisiklet ayarlamak vakit aldı biraz. Aynı benim bisikletin ayarında bir bisiklet hazırladım ancak yağmurdan korunmak için örtüsü yoktu. Aslında vardı da fermuarları bozuktu, uymuyordu.

Öyle başladım işe. Henüz yağmur falan yoktu, hoş tüm gece boyunca çiselemenin ötesine geçmedi ya! Neyse...



Şovlardan ordan burdan topladım biraz. Çok abartmıyor gücümü akşama saklamaya çalışıyordum. Ünlü restorant tavern on the green e bir yorcu götürmüştüm. Baktım bi yarın ki maratonda yarışacaklar için eğlence düzenlemişler ve konser bitmiş çıkıyorlar. Hoş benim gözüm çıkanlarda değil çıkışta eşantiyon dağıttıkları dondurmadaydı. Çıkanlar sırayla bir bir alıyorlardı. E bende bakacak değildim herhalde aradan kaynağımı yapım ve bir tane kaptım :D. Dondurmayı afiyetle yerken iki fransız yaklaştı ve otele gitmek istedi. Dondurmayı bitirmem konusunda ısrar ettiler. Onlarda yiyordu bir yandan. Hem yiyip hem ayak üstü sohbet ediyorduk :) Güzel bir gezinin sonunda arada bir havaii fişek gösterisine de şahit olarak onları otellerine bıraktım.

Biraz daha Times meydanında oyalandıktan sonra akşam şovları da geçince artık downtown a asıl işe başlamanın vaktinin geldiğini düşündüm ve saldım aşağı. Karşılaştığım manzara geçen yılkinden oldukça sönüktü. Geçen yıl tüm trafik kitlenmişken bu sene rahat akıyordu en azından. Öyle aman aman bir insan kalabalığıda yoktu. Kısa bir kaç müşteri alarak başladım. Artık herkes akıllanmış baştan fiyatlar soruluyor :)



Gecenin en güzel turunu anlatakmak istiyorum sadece. Saat gecenin 4ü. 3. caddede müşteri kapmaya çalışırken 3 tane yarı çıplak kafası, peruklu manyak yanıma yaklaşıp 34. sokağa kaça gidersin dedi. 30-40 falan birşeyler verirsiniz dedim atladılar. Çok neşeli ve kıpır kıpır bir üçlüydü. Trafiğin tıkandığı yerlerde hep bir ağızdan korna taklidi yapıp bana yolu açıyorlardı :). Arta kalan zamanlarda da biz senin radyon olacağız diyip sürekli şarkı söylüyorlardı. "Yellow submarine" adlı şarkıyla başladık. Sözleri kolaydı. İkinci tekrarda bende eşlik etmeye başladım. Tabii yoldan gelip geçenler rahat durur mu? Her yavaşladığımız yerde başka birisi ile düet yaptık. İkinci şarkımız "Everything my heart desires" oldu. Yine bir kırmızı ışıkta durmuşken taksi bekleyen güzel bir kız ile düete girdik bu sefer. 4 hıyar kıza ilan-ı aşk eder gibi söylüyorduk şarkıyı ve kız da aralarda yanıt gibi şarkıya eşlik ediyordu. Başka bir kırmızı ışıkta ise 3 kafadar yolun kenarında binanın kapısının önüne oturmuş 4 kıza takıldı. İstek alıyoruz ne dinlemek istersiniz diye sordu beyaz bonus kafalı. Kızlar kendi aralarında gülüşerek düşündüler ve "Wonderwall" dediler. Hep bir ağızdan söylemeye başladık." Today is gonna be day that they're gonna throw it back to you..." :)



Yokuşun sonlarına geldiğimizde artık ben bitmiş bir halde kenara yanaşırken onlarda şarkılarını güzel bir şekilde sona erdirdiler. Teşekkür ettiler bende gülümseyerek yine beklerim dedim :) Güzel ve neşeli bir yolculuktu...

2 yorum:

bayan-pati dedi ki...

oh ne güzel gezemeyenler içinde gezmişsindir umarım.

davit dedi ki...

Eee bu Amerika güzel bişeymiş o zaman :)