20 Ekim 2008 Pazartesi

Yine bir Pazartesi... Brighton Beach...

Pazartesileri keyfimizce katılıyoruz. Üzerimize yüklendiğimiz stressi atmamız gerekiyor. Özellikle son günlerde biraz fazla stressliyim. Aklıma takılan bazı şeyler var. Birazcık olsun rahatlayabilmek için pazartesileri ilaç gibi geliyor.

Aldım fotoğraf makinemi çıktım Emin ile yola...


Brooklyn'in yolları gayet güzel ve geniş. İnsanlar rahat rahat yürüyüp,araba kullanabiliyor. Bir de her sokağın başında ışık olmasa...



Geldik köşe başına bizim Türk restoranına :). Türk'ün olmadığı yer yok... Elbette biz nereye kültürümüz oraya...



Kısa bir yolculuktan sonra Brighton Beach'e gelmiş bulunuyoruz. Güneş henüz tepede, öğlen saatleri. Tıpkı Coney Island gibi geniş ve uzun bir sahil karşılıyor bizi. Bir süre sahilde yürüyoruz. Elbette fotoğrafa devam...



Emin'e bir poz ver bakalım diyorum böyle saçma sapan bir fotoğraf ortaya çıkıyor :D. Bizim Emin biraz çatlak napalım :)



O çatlakta sanki ben çok mu farklıyım? Yükseklik sevdamı bilenler bilirler. Yüksekler insanı özgürleştirir. Böbürlendirir, insanın kendine güvenini yeniler, heyecanlandırır...

Hoş bu karede yalnızca ufak bir kayanın üzerindeyim ama olsun :)



Saatler ilerliyor, güneşimiz biraz daha bizden uzaklaşıyor. Gidişini izlerken dalıyoruz biraz düşüncelere, biraz kulak kesiliyoruz rüzgarın kelimelerine..



Günün en güzel saatleri bunlar. Bana huzur veren, kendimi yenilememi sağlayan, her anında doğaya biraz daha hayran olduğum anlar...





Bu kadar güzel bir güne, bu kadar güzel bir sahile ancak bu sözler yakışırdı...

1 yorum:

MuMi dedi ki...

Gelde kopma resimler be Mustafa xD