Buraların kültüründen bir haber hayatımıza devam ederken cuma günün Halloween, yani cadılar bayramı olduğunu öğrendik. Hoş benim içimden bu gün pek birşey olmaz diye geçiyordu. Saat 2 de işe başladım genelde olduğu gibi. Güzel, güneşli, hafif sıcak bir gündü. Gün içerisinde Empire States de takılarak, Times'a çıkarak günü kurtarmaya çalıştım. Allah'a şkür bir kaç tur aldım moralim yerine geldi. Saatler ilerledikçe kıyafetli insan sayısında da artış oluyordu tabii. Ancak Times ve etrafının giderek boşaldığı bariz bir şekilde belli oluyordu. Empire States cıvarına gittiğimde kıyafeti olan tek tük bir kaç gencin aşağı doğru yürüdüğünü görüyordum. Bugün sakin geçecek gibi görünüyordu. Arkadaşlar downtown da yürüyüş yapılacağını söylüyorlardı ama ben pek kulak asmıyordum.

Keza günüme normal bir şekilde devam ettim. Oteller bölgesine indim akşam vaktine doğru. Baya uğraşmama rağmen müşteri alamadım. Bir yemek molası verdik Ömer'le hızlıca sonra elbette aynen devam...
Tekrar işe döndüğümde sokakların iyice boşaldığını gördüm. Broadway şovlarnın dağılmasına az bir vakit kala ünlü mağzaların dekorasyonunu yapan bir adamı aldım pedicabime. Sohbet muhabbet gezdirdim onu. Yıllardır burada yaşıyor olmasına rağmen hiç binmemiş ve bugün bu deneyimi yaşamak istemiş.
Görevimizi başarıyla yerine getirdikten sonra tekrar dolanmaya başladım. Ortada ne doğru düzgün pedicab vardı ne bir taksi ne de doğru dürüst insan...
Şovlara gittik Ömer'le. Yerim iyi olmamasına rağmen akıllı davranarak bir müşteri aldım, oteline bıraktım. O zamandan sonra başladı maraton. Geri Times'a dönerken birini daha aldım Central Park'ın oraya çıktım ve dönüşte bir tane daha...
Ortada doğru dürüst taksi olmadığından herhalde pedicab e kaydılar diye düşündüm. Düşünürken ortalık bir anda karıştı. Polis arabaları 8. cadde de dört dönmeye başladı. Sirenler, koşan polisler ve ters yönden tam gaz gelmekte olan arabaları ortalığı gene lunaparka çevirdi. Ortalıkta kimsecikler yoktu. Yol araç trafiğine kapanmıştı haliyle yoksa nasıl gelsin karşıdan polis.
Her neyse, derken bir polis pedicabime eliyle vuraraktan çabuk çık git burdan dedi. Bende kırmızı ışık olmasına rağmen bastım gittim. Vay be! dedim "Filmlerde gördüğümüz koşuşturmanın tam ortasında canlı şahit oldum sonunda" dedim :). Anlaşılan birileri cadılar bayramını bahane edip kostüm giymenin avantajıyla bir haltlar yedi.
Neyse bizi ilgilendirmez dedim yürüdüm. Derken ileride bir kız beni durdurdu ve downtowna gitmek istediğini ve ne kadarsa ücreti ödeyeceğini söyledi. İyi dedim gel. Başladım aşağı inmeye 20. sokağa kadar gelmiştim ki kız gitmekten vazgeçti. Başka bir yere gideceğini söyledi indi. O vakit yolda yürüyen birkaç kıyafetli eleman gördüm ineyim bakalım biraz daha ne var burda dedim. Daha 2 sokak gitmemiştim ki 3 kişi beni durdurdu ve 8. sokak 3. caddeye gitmek istediğini söyledi. Eyvallah dedim buyrun...

Güzelcene saşağı salaraktan ilerliyorum...14. sokak...insanlar beliriyor 10.. sokak... kalabalık artıyor... 8. sokak trafik kitleniyor...3. caddeye girdiğimde ise adeta bir insan seli beni karşılıyor. Her adım başında elini kaldırmış taksi arayan bir insan bekliyor. Şaşkın şaşkın arabaların arasından ilerliyorum. Adeta izdiham yaşanıyor. Millet bir yandan eğleniyor, eğlenmeyi tamamlayanlarda bir an önce ordan çıkmaya çalışıyor, tamamen tıkanmış trafiğin içinde taksi arıyor...
Bir telaş bıraktım bizimkileri 8. sokağa. Hemen döndüm o sokağa geri. Müşteri bulmakta hiç zorlanmadım :) Uzak yakın neresi olursa alıyor güzel güzel şarj ediyordum :). Pedicabciler adeta bir kurt gibi sokağa saldırmış, bir tazı gibi aldıkları müşterileri bir an önce götürüp tekrar geri gelmeye çalışıyordu. Tıkanan trafiğin içinde kimi zaman kaldırımlara çıkıyor, kimi zaman da ters yollara giriyorduk. O vakitlerde kural,nizam diye birşey kalmamıştı artık. Polisler bile her yaptığımızı görmezden geliyor trafiğin açılmasını istiyorlardı. Bizler deli gibi pedallayıp kaynağa geri dönmeye çalışırken daha dönemeden bir başkasını, götürdüğümüz noktadan da daha bir başkasını alıyorduk...

Ben adanın en ucundaki en baba,en pahalı Empire suites'e almıştım yolcumu. Lakin bir türlü geri dönemiyordum. Oraya giderken kullandığım bisklet yolundan bir türlü çıkmak nasip olmadı. Çünkü dönüş yolu üzerinde yarım saat- kırt dakikadır yürümekte olan bir çift tarafından durduruluyor ve tekrar geri dönmek zorunda kalıyordum. Sanırım 4-5 defa bisiklet yolunu boyluca teptim. Bisiklet yolunda ışık olmaması ve genelde düz olması işime geliyordu...
O gece sabah 4 e kadar çılgınlar gibi çalıştık. Kaç müşteri aldım, nerelere gittim hatırlamıyorum bile. Tek bildiğim garaja döndüğümde cebimde 500 dolar cıvarında bir para vardı. İnanılmaz bir geceydi. Öğlen 2 den sabah 4 e kadar 14 saat aralıksız ( yemek hariç) pedallayıp, müthiş bir efor sarf ettiğim bir gün oldu. Saat sabah 6.5cıvarı yatağımla buluşabildim ancak. Elbette recovery tozumuzu yudumladıktan sonra :)...
Recovery yaradı mı ne öğlen 12 de uyandım. Ömer kalk gidip çalışalım dedi. Eyvallah dedim. Broadway şovuydu,konserdi şuydu buydu derken Cumartesi günü de gece yarısına kadar çalıştık. Ancak benim pazar günü erkenden dersim vardı ve yatmam gerekiyordu. Gece yine 2 yi bulmuştu uyuduğumda 4-5 saat uyku ile dersin yolunu tuttum sonra.
Bu seferde öğrendim ki Pazar günü New York'da 40 bin kişinin koştuğu 1 milyon kişinin seyirci olarak geldiği Long Island'dan başlayıp Central Park'ta biten bir maraton varmış. Haydaa gene başladık çalışmaya...

Topu topu 5 saat uyku...
14 saat pedallamış bir ayak...
Maraton bitti. Ancak o zaman bizim ki başladı. Halloween akşamı yaşanan izdiham Central Park'a taşındı. Koşuyu bitiren yere yığılıyor, bir an önce oteline dönmek için can atıyor, ancak ne bir taksi ne bir araç bulabiliyor... ne yapacak? Tabii ki pedicab e binecek :D
Aman Allah'ım Central Park West den aşağı pedicab yağıyor. Ben böyle bir şeyi ilk defa gördüm. Her ışık yandığında en az 8-10 pedicabci müşteri almış tam gaz aşağı yardırıyor. Bir o kadarı da o yokuşu bir tarafından soluyaraktan çıkıp müşteri almaya çalışıyor.
78. sokak cıvarından çıkan yarışmacılar bir yumak haline dönmüş taksi diye feryat ediyor. İmdatlarına yetişiyoruz battaniyelerimizde ve pedicablerimizle :). Ancak bu bizim için o kadar zor ki. Her binen en az 40 blok gitmeye çalışıyor ve inanılmaz bir trafik var. İnmek bir dert olduğu gibi çıkmak bambaşka bir dert oluyor. Spd min ve yarışcı olmamın avantajıyla hayvan gibi yüklensem de trafik bir türlü yol almaya müsade etmiyor...

Bu yüzden bu günün verimi oldukça düşük oldu. Ben 4 defa 44. sokaktan 80. sokağa çıkıp inebildim. E tabii ki anam ağladı birazcık :D. Artık son müşteriyi aldığımda uykusuzluktan dikkat dağımasıda başlamıştı. Uzun süren bir kırmızı ışıkta gözlerim kapanıyordu nerdeyse. O müşteriden sonra geri dönmek istemedim artık... Vucudumuzunda bir sınırı var...
Antrenman günlerimde bile belki bu kadar ayaklarım sızlamamıştır. Şu anda hepsi son derece kasılmış ve yorgun durumdalar :). Olsun ama değdi 3 günde pedicabciler çok iyi para kaldırdı. Pazarlıklarda 90-100 dolarlar havada uçuştu. İnanılmazdı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder