6 Mayıs 2009 Çarşamba

California 4. gün

Ve geldik işte son güne. Artık rutinleşmiş olan sabah 15 km pedallama faslı oyun gibi geliyor :) Son gün ya nasılsa, artık küfür ederek değilde ıslık çalarak tırmanıyorum yokuşları erken bir vakitte.

Media Center'a gelip son kahvaltımızıda bir güzel yapıyoruz basın ailesi olarak. Sonra vuruyoruz yine kendimizi fuar alanına. Benim beklediğim Pazar günü herkesin buraya akın edecek olmasıydı. Ancak karşılaştığım ortam beni şaşırttı. Çünkü saat 12 olmasıyla birlikte festival alanında neredeyse adam kalmadı. Downhill yarışının saat 1 de bitmesinden sonra herkes dağıldı. Firmalar çadırlarını toplamaya başladı. Bende zaten çoğu önemli görüşmelerimi yaptığımdan sona kalan basit markaların çadırlarında fotoğraf çekerek geçirdim öğlen vaktini. Aslında buraya gelmeden önce daha büyük ve şaşalı bir fuar alanı bekliyordum bu bir gerçek ama beklediğim olmadı. 3 çember halinde dizilmiş olan kısa sürede gezilebilecek bir fuar alanı vardı. Firmaların neredeyse yarısı eski ürünlerini getirmiş hem satış yapıyor hem de alıcılarına bedava teknik destek veriyordu.



Hal böyle olunca bende çoğu yeniliği kapmış olaraktan birazda UCI yarışını takip etme eğilimine girdim. Önce SRAM çadırına uğrayıp sonunda sakinleşen tamir alanına uğradım ve biskiletimi kendilerine emanet ettim. Madem bedava destek hizmeti var bizde yararlanalım değil mi :D.

Yani anlayacağınız artık mikrofonum yok bisikletimde :D. Takım arkadaşlarım bunu anladılar elbette ama çoğunuz anlamadı elbette :). Taaa geçen yılın Alanya Kızılalan yarışında kayalık bir tırmanışta bisikletin direksiyonundaki amortisör ayar kolunu diz atıp kırmıştım ve o günden bu yana 1 yıldır bisikletimde öylece sallanıp duran kol artık tarih oldu :D. Kendisi 100 dolar olduğu için almaya yanaşmamıştım öyle kullanıyordum :D amma SRAM çadırı sağolsun tek soru sormadan çat diye değiştirip verdiler :) Bu festival en çok bisikletime yaradı vallahi.

Neyse :) yarışlara geri döndüm sonra en baba yarış olan Sauser'in katıldığı UCI yarışının finişinde pusuya yattım. Önce bayanlar geldi. Onların turu daha kısaydı tabii. Gelenlerle yapılan röportajlara ortak oldum ve fotoğraf çektim. Kısa bir süre sonra Sauser tüm ihtişamı ile finiş çizgisini geçti. Dünyaca ünlü bu sporcu ile yan yana olmak "how was the race" demek güzel bir duygu :). Tebrik ettik uğurladık :)

Sauser e amerika da yarışmak ile avrupada yarışmak arasındaki farkı sordu bir gazeteci. Cevap: Amerika da izleyiciden çok gazeteci vardır, Avrupa da ise gazeteciden çok izleyici :)





Hak vermemek elde değil çünkü son gün gerçekten bu yarışı izleyen bir Allah'ın kulu yoktu gazetecilerden başka. Herkes iniş yarışlarını ve akrobasi içeren yarışlara odaklanmış burda. Doğrusu ilginçti.

Bugünün bu kadar çabuk biteceğini düşünmüyordum açıkcası. 4 gibi çadırlar toplanmıştı bile. Bize de festival alanına veda etmek düştü. Otele doğru zorlu maratonun son sürüşünü sağ salim atlamanın keyfiyle birlikte mutlu bir sürüş gerçekleştirdim.

Otele geldiğimde benden mutlusu yoktu. Gidebilecek miyim, Sorun çıkacak mı? Becerebilecek miyim? derken sağ salim bitirdik işte. Elbette bir son her zaman yeni bir başlangıcın öncüsüdür. Şimdi bol bol haber yazma vaktiydi ve dönüşte beni birikmiş ödevler ve hazırlanması gereken sunumlar bekliyordu. Üstelik para kazanma derdi pedicab de 1 haftalık arayıda kapatmak gerekiyordu.

Hiç kolay olmadı doğrusu 10 gün boyunca şöyle koşturmadan rahat rahat oturamadım. İnanılmaz bir tempo vardı hayatımda. Hiç bir şeyi aksatmadan herşeyi başarıyla yapabilmek inanılmaz stressli ve yorucu oldu. Kendime şaşırdım biraz da. Yapabildiklerimi ve yapabileceklerimi görmek güzeldi.

Elbette bu işin birde dönüşü vardı. Hala yırtmam gereken bir 175 dolar vardı (uçak için bisiklet ücreti) :D. Havaalanına sırtımda dağcı çantası, direksiyonun bir tarafına asılı bir laptop, diğer tarafına çantalara sığmayan ayakkabı vs. direksiyonun üzerinde de kocaman bir bisiklet çantası ile geldiğimde herkes bana tip tip bakıyordu :D.




Arkada kuytu bir yere geçtim ve bisikleti en ufak parçalarına kadar ayırdım. Aynı taktiği uygulamam gerekiyordu. Ya bu alet o ufacık x-ray cihazından geçecekti yada ben 175 dolar bayılacaktım. Yarım saatlik bir uğraş sonrasına paketleme sürecine tanık olan otopark görevlisi gelip beni tebrik etti :D. Başarılı olmuş olacağım ki x-ray cihazı da paketime hayır demedi :)

Ve işte dönüyoruz... Elveda Pasific okyanusu. İlk hedef Arizona. 2 saatlik bir uçuş sonunda Arizona ya geldik. Çöl tabii heryer bir şey beklemiyordum zatende uçağın rötar yapmasınıda beklemiyordum. 3.5 saat havaalanında oturdum kaldım. E tabi boş duracak değildim çektim priz olan bir köşeye oturdum yere (çok kalabalıktı),açtım laptop u ordan da mtbtr için haber yapmaya devam ettim.

Onca rötardan sonra sonunda istikamet New York. 6 saatlik yolculuğa laptop dayanamad elbette. Bende napayım napayım derken alım elime kalemi başladım yazmaya. Yazdım da yazdım. Artık sona yaklaşırken bir anons geldi. New York da hava şartları iyi olmadığından inemiyormuşuz. Haydaa. Başladık New York'un etrafına tur atmaya. Tam 1.5 saat tur attırdılar. Neyseki sonunda sağ salim indik.

Elbette çile bitmedi biter mi. Saat olmuş gece 2. Daha 2 saatlik bir metro yolculuğu var. Sırtta dağcı çantası, elde koca bisiklet çantası ve laptop. Boyumdan büyük yükümle ite kaka metrolarda süründük :). Sabah 5 gibi bizim evin durağında indim. Ama artık mecalim kalmamıştı. Sürükleyemiyordum bile bisiklet çantasını yerde. Bende sırtlandım koca çantayı dağcı çantasının üstüne. Elde laptop çantası sırtta dağcı çantası onun üzerindede kocaman bisiklet çantası :D. Napim tek yol buydu :)

Eve geldiğimde kendimi yatağa attığım gibi öylece uyumuşum. Elbette tüm gezinin yorgunluğu orda o an çıkmıştı. Herşeyi başarıyla tamamlamış olmanın verdiği mutlulukta eklenince üstüne. İnanılmaz keyifli bir uyku oldu :).

Bu California macerası benim için çok güzel oldu. Yoğundu belki ama güzeldi. Dünya'yı biraz daha tanımış oldum. Yeni fikirler edindim. Yeni anılar yaşadım. Elbette bu 4 günün özeti çok fazla bisiklet içeriyor. Bisikletle arası olmayanlara biraz sıkıcı gelmiş olabilir :) Ancak bundan sonra daha çok pedicab hikayelerine ve kendi yazılarıma daha çok ağırlık vermek istiyorum. Elbette vakit buldukça...

Sevgiyle kalın efendim.

Görüşmek üzere.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

mrblar sevgili kardeşim,öncelikle şunu bilmeni isterim ki ilk gündn son güne kadar geçen serüvenini o kadr akıcı ve hissettiren bir dille yazmışsınki okumayı cok sevmyen birisi olarak oglen 12 den beri bir cumle atlamadn okuyorum...senin kadar inançlı ve tuttugunu koparan bir insanı gerçekten alnından öpmek gerek..die kolay neredeyse 1 yılı gerıde bıraktın ve her zman bi şekilde olaylardan alnının akıyla sıyrılmayı ve güsel bahşişler almayı başardın...gerçekten senin gibi azimli insanların yaptıklarını gormek bizlere fazlasıyla ilham werıor..inşallah umdugunun daha fazlasını alırsın hayattan.sen bunu fazlasıyla hakedıyosun :)
senin gibi birini tesadüfen yani pedicab araştırmasıyla tanıdığıma cok memnunum ...bu arada sormak istediğim bir soru war..wat ile new jerseye bır eglence parkında six flagste calısmaya gıtmeyı planlarken,cok samımı bır arkadasım gecen sene sen dıegoda bu işi yaptıgını ve eger gıdersem donuste ona cok tesekkur edecegımı soledi..six flagsten yeterince memnun kalamıyacagımı soledi..bu konuda önerini acılen beklıorum..yarın sabah gıdıp kayıt yaptırmış olacagım umarım bu yazıyı bugun okursun..tanrı yardımcın olsun kıvırcıkım :)
allah gonlunden gecenın fazlasını wersıin..kendıne cok ıyı bak...ahmet

Kıvırcık dedi ki...

Sevgili Ahmet, vakit ayırıp bu güzel düşüncelerini benimle paylaştığın çok teşekkür ederim. Beni mutlu ettin. İnşallah önümüzdeki günlerde daha güzel yazılar ile karşınızda olacağım. Hikayeler birikiyor :)

Soruna gelince. Eğer döndüğünde cebinde kaç para ile döneceğini bilmek istiyorsan, derdim tasam olmasın,riskim olmasın diyorsan six flags e git. Ama ben riski severim, çok çalışmaya, sürünmeye dayanıklıyım, güçlüyüm diyorsan pedicab yap. Elbette normal şartlar altında pedicabden daha çok kazanacaksın, tabii yan gelip yatmayı, masa başı işleri sevmiyorsan. Bu işte akşam eve cebinde kaç para ile döneceğin belli değil. Bazen 10 dolar bazen ise 560 dolar. Riskli yani. Ama eğer çalışmayı seven her türlü sıkıntıya göğüs gerebilecek biriysen 560 yaparsın. Zatenn allah işini doğru yapana, dürüst olana, çalışana her zaman hak ettiğini verir. Bu senin kararın elbette. İnsan en iyi kendi kendini bilir. Düşün, kaldırabileceğine inanıyorsan, en kötüsüne hazırsan. Riski göze alıyorsan pedicabi seç. Aklım rahat olsun diyorsan da six flags i. Karar senin...