29 Mayıs 2009 Cuma

Highbridge Park dağ bisikleti yarışı

İnternetten buradaki dağ bisikleti aktiviteleri hakkında bilgi edinmeye çalışırken daha önceden kayıt olduğum www.nycmtb.com adlı sitede manhattan içinde yapılacak bir yarışın ilanına rastladım. Yarış tarihine baktım hemen. Tarih ertesi günü gösteriyordu. Gözlerim açıldı tabi bir anda :) Bu kadar yakınımda bir dağ bisikleti yarışı olacaktı ve ben buna katılmayacaktım öyle mi? Elbette hayır :)

Aksi gibi o gece Manhattan'dan Brooklyn'e eve bisikletle gayet yüksek bir tempoda yine geliş rekorumu geliştirerek ( 51 dk ) gelmiştim. Yani bir miktar yorgundum.



Ertesi gün normal bir seyir içinde çalışmaya başladım. Çünkü yarış akşam 7 de başlayacaktı. Adamlar çok güzel bir seri başlatmış. Perşembe akşamları dağ bisikleti serisi. Sadece perşembe akşamları saat 7 de yapılacak olan 5-6 yarışlık bir seri bu. İnsanlar çalışıyor olsalar bile işten çıktıktan sonra 30-40 dakika gibi çok yıpratıcı olmayan bir süre içerisinde yarış heyecanını yaşayacaklar.

2 saat pedicab de çalışıp 30-40 dolar para kazandıktan sonra işi bırakıp bisikletimi alıp metroya atladım. Taaa uptown da bir yerlere 191. sokak cıvarında bir yerdeki parka gittim. Aksi gibi local giden tren o durakta duruyor sadece 50. sokaktan 190 a yarım saatte ancak çıktım.

İneceğim istasyona geldiğimde yarışa yalnızca 5 dakika vardı ve ben istasyondan çıkış merdivenlerinin en uzağında bir yerde inmiştim. Vakit kaybetmemek adına atladım bisiklete ve başladım istasyonda hızla merdivenlere doğru sürmeye :D. 10 saniye geçmedi ki bir polis gözleri fal taşı gibi açılmış olarak önüme atladı ve o an polis ile birlikte içimden tekrarladım : " kimliğini ver "

Anlayacağınız istasyonda bisiklet sürmek yasak olduğundan ceza yiyorum :) Üstelik yarışa 5 dakika var... Yetişelim derken geç kalacağız. Verdim direk kimliği ve ceza kağıdındaki tüm boşlukları daha o söylemeden söyledim. İçimden yaz biran önce de bırak gideyim yetişeyim bu yarışa diyordum o da inadına yavaştan alıyordu...

Neyse yedik cezayı yapacak birşey yok. Allahtan yarışın başlangıç noktası istasyona yakınmışta hemen gittim son anda yetiştim. İşte şimdi hiç bilmediğim bir parkta, hiç bilmediğim bir parkurda yarışmak üzere start çizgisindeyim...

Alıştım artık diyebilirim gözü kara yarışmaya. Kalifornya'da da öyle olmuştu. Pek bir umudum da yoktu zaten en arkada masum masum duruyordum :D. Derken startı verdi bizimki. Başladık asfalt yoldan tırmanmaya. Orta halli diklikte orta uzunlukta bir yokuştu. Baktım kimsenin gitmeye niyeti yok ayağa kalktım başladım yüklenmeye. en tepeye geldiğimde bir de baktım ki en öndeyim!



Bu moral ve heyecan getirdi tabi :D. Ancak bir anda kendimi garip hissettim. Yalnızdım ve önüme ne çıkacağını ve nereye gideceğimi bilmiyordum. Asfalt bitti ve arazi başladı. Bir anda saçma sapan dizilmiş olan kayalar ve ağaç kökleri beni karşıladı. Şaşırdım. Hayt huyt diyene kadar pat kıvırcık yerlerde :D .

Yarış sonunda birinci olacak olan eleman yetişti tabi geldi geçti ben kendimi toparlayana kadar. Adam parkuru adı gibi biliyor tabii. Derken ikinci ve üçüncüye de yakalandık tabi. Bu noktadan sonra birinci uçtu gitti göremedim bir daha ancak ikincilik için çok zevkli bir mücadele vardı :)

Parkur o kadar zevkliydi ki Manhattan'da böyle bir parkur olacağı aklıma bile gelmezdi. Dar patikalar, S çizen inişler, teknik inişler, tırmanışlar...

İlk tur acayip çekiştik 3 kişi. Bir arkadaki geçiyor bir ben geçiyorum derken S çizen bir patika da diğer ikisi birbirine girdi, diğerini yolun dışına taştı ağaca çarptı geri geldi tekrar ona çarptı derken ikisi de önüme kabak çiçeği gibi serildi :D Eee tabii banada geçmek kaldı. Bu noktadan sonra aşağı kadar indik ve ikinci tura girdik. Artık tabii nerede nasıl gideceğimi bildiğimden ilk turdaki kaybolmalarım, sağa dönecekken sola dönmelerim, tökezlemelerim tarihe karışmıştı. Arkadadakileri belli bir mesafede tutarak tam gaz tamamladım turu.

İkinci olduk :) Belki parkuru bilseydim birinci ile kapışabilirdim ama napalım buna da şükür. Sevinmem gerekir belki ama sevinemiyorum çünkü yarıştan sonra bisikletimi kenara koyduğumda bisikletin arka tarafında ters giden birşeylerin olduğunu fark ettim. Yakından baktığımda arka çeki borularının birinin ilk düşüşümde çatladığını gördüm. O an tabii tüm güzel hava karanlıklar içine döndü benim için. 2000 küsür dolarlık gövdeyi rezil rüsva ettim. Bir çaresine bakacağız artık yapacak birşey yok... Gidenle, ölene çare yok...



Tam da seviniyordum bol bol yarış olacak manhattan da diye. Elbet yine gireceğim bisikletim bu halde olsa bile ve buradan yine haberlerimi almaya devam edeceksiniz. Kıvırcık'ta bisiklet aşkı bitmez. Teker döndüğü sürece bizde seledeki yerimizi alırız her türlü :)

Görüşmek üzere...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Yine süperr bi macera olmuşş..Başarılar nice nice birincilikler dilerim..

Pınar