29 Nisan 2009 Çarşamba

California 3. gün

Gözlerimi açıyorum, sabah olup olmadığını anlayabilmek amacıyla hafif aralık bıraktığım perdenin arasından uyku gözlerle bakıyorum. Hava hala karanlık. Sonra nerden estiyse birde saate bakıyorum. Gözlerim açılıyor bir anda. Saat çoktan 7 olmuş...

Hemen fırlıyorum yataktan kapıyı açıp dışarı bakıyorum. Tüm bulutlar sanki yorgunluktan kendini şehrin üstüne bırakmış. 10 metre ötesi sisten görünmüyor...

Hemen hazırlandım çıktım çünkü yarışım saat 8 de başlayacaktı. Taksi çağırmayı düşündüm ancak vazgeçtim. Hem 25 dolar yüzünden hem de yarıştan önce ısınamayacağım için. Direk binerek gitmeye karar verdim hem ısınırım diye düştüm yollara.

(fotoğraf son gün çekildi :))



Yine küfür ede ede çıktım tabi yokuşları :) Üstelik bu sefer soğuktu ve nemden ıslanıyordum. Yetiştim starta. Start planları gerçekten çok güzeldi. Her kategorinin bayrakçısı var yarıştan önce ilgili bayrağın altında toplanıyor yarışçılar. Vakit geldikçe bayrakçı eşliğinde starta gidiyorsun ve startını veriyorlar.

Bismillah diyip başladık bir maceraya daha. Parkuru neredeyse hiç bilmiyorum. Çok az bir kısmını dolaşma imkanı buldum. Gözü kara gidiyoruz işte milletle birlikte :). Olay tamamen hislerime ve yeteneklerime kalmış artık. Düşeriz kalkarız ama bitirirz herhalde sonunda derken nefes nefese kalmaya başladık bile :)



Kısa bir asfalttan sonra atıldık toprak yollara. Parkur gerçekten çok güzel başladı. Bir yerden sonra bir bisikletin geçebileceği çok uzun bir single track e girdik. İnanılmaz keyifliydi. Bir sağ bir sol dönüyor hafif iniyor hafif çıkıyorduk. Bir yerden sonra tadı kaçtı çünkü önümdeki beni baya bir yavaşlattı yol bitene kadar. Geçebilecek kadar yer yoktu çünkü.

Sonra çıkışlara vurduk kendimizi. Sağlam tırmanışlarda vardı. Çok uzun olmasalarda dikliği yerindeydi. Belli bir zaman sonra tabii grup içinde benzer güçlere sahip olanlar kümelenmeye başladı. Bende 5-6 kişilik bir grubun içine girdim. Bir ben bir onlar geçiyordu. Bu kısımda zevkliydi :). Zirveye geldiğimizi hissettiğim anda ben daha çok yüklendim ve inişe önde girdim. Akılılık yapacaz ya :) İnişin nasıl bir yol olduğunu biliyormuş gibi atladık önden :). Oldukça dik bir iniş karşıladı beni ama düz görünüyordu. Ehh dedim bişey olmaz saldık aşağı. Meğersem taaa en aşağıya kadar kum havuzuymuş :) Tekerlekler bir sağa bir sola kaya kaya zor zar indim. Bu arada işi bilenler yetişti tabi :) ama ben onlara pabuç bırakır mıyım hayır :)




Güzel manzaralar eşliğinde parkur bir indi bir çıktı. Normal bizim yarışlar gibi değildi 25 kilometre ve tek tur üzerindendi. Aslında bu durum daha zevkli kıldı yarışı güzeldi sürekli başka bir yer görmek farklı bir inişi denemek daha güzel.

Ancak jel memleketinde yaşayan ben yanıma jel almadığım için 1 saat sonra kesildim :). Dil dışarı çıkmaya başladı. 1-2 kişiye geçildim. Valla artık halim kalmamıştı onların peşinden koşmaya bıraktım kendi hallerine :).

Son kilometrelere doğru en dik çıkışta seyirciler karşıladı bizi. Aralarında da ponpon kızlar :D. Baktım gelenlere destek çıkıyorlar bakayım şöyle sert,hızlı bir çıkış yapayım ne yapacaklar dedim yüklendim pedallara. Ayağa kalkıp hızımı arttırdım öndekilere yetiştim ve geçtim iki kişiyi. Coştular. Birşeyler söylediler ama anlamadım :D Son anda birisi "hadi bu çıkış son sonra finiş geliyor" dedi. Onu duyunca bende tempoya devam ettim. Finiş alanına doğru birini daha yakladım. Adam biraz heyecan yaptı. Hafif eğimli tek bisikletin gidebileceği yolda karşısına çıkan virajda şaşırdı yere yapıştı :D. Ama geçemedim çünkü yolu tamamen kapamıştı. Sonradan yine bindi ve gitti bende fazla zorlamadım. Zaten birinci olacağımız yok bişey fark etmez dedim :D. Güzelcene finişimizi yaptık. Finişten geçerken bir adam adımı anons etti ve bravo çok güzel derece dedi alkışlandık falan. O an Muammer'in dünya kupası macerası aklıma geldi :D. Şimdi seni daha iyi anlıyorum Muam :D.




Hayret ettim ki hiç bilmeden girdiğim bir parkuru düşmeden tamamladım :D. Hiç bilmeden girdiğim jel almayı unuttuğum, sabah 15 km pedallamak zorunda kaldığım bir yarış için 50 kişiden 16. lık benim için fena değil. Zaten zevkine girmiştim.

Sonrasında durmak yok elbette. Yine fuar alanı markalar ve yarışlar. Bir çok değişik bisiklet yarışı seyrettim. Doğrusu içim gitti onlara da katılmak istedim. Canım sıkıldıkça fuar alanındaki bedava enerji içeceklerden içiyordum, acıktıkça media center a gidip birşeyler yiyordum :)




Saatler çok hızlı geçiyordu. Hemencecik saat 6 oldu bile. Fuar kapandı otele döndüm. Aslında otelde kalmak yerine yarış alanındaki kamp ortamında olmayı tercih ederdim. Adamlar kocaman bir alanı kamp alanı olarak ayırmışlar. İnsanlar karavanlarıyla arabalarıyla gelmiş burada kalıyorlardı. 4 günlük bir tatil gibi. Adamlar gerçekten festival kavramını yaşatıyorlar. Ne güzel valla gel kampını yap, yeni ürünleri gör, yarışacaksan yarış, dolaşacaksan dolaş... mis gibi valla. İnşallah bir gün bizim ülkemizde de böyle bir aktivite olur...

Hiç yorum yok: